28 Temmuz 2016 Perşembe

Orhan Gazi'nin yaptırdığı cami gün yüzüne çıkıyor

Bursa'nın İznik ilçesinde Orhan Gazi'nin yaptırdığı caminin gün yüzüne çıkarılması için yürütülen kazılarda son cemaat yeri bulundu.

Bursa Büyükşehir Belediyesi'nin desteği ile yürütülen kazı çalışmalarına İznik Müze Müdürlüğü başkanlık ediyor. Karabük Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bülent Nuri Kılavuz'nun danışmanlığında yapılan kazılar Kırgızlar Türbesi karşısındaki zeytin bahçesinde sürüyor. Uzmanlar, önceki günlerde caminin son cemaat yerinin ortaya çıkartıldığını söyledi. 5 metre eninde ve 25 metre uzunluğundaki son cemaat kısmının zemini 28x28 metre ebadında pişmiş kırmızı tuğla karolardan oluşuyor.

Orhan Gazi'nin İznik'i kuşattığı sırada 1325 yılında yaptırdığı anlaşılan Osmanlı'nın en erken yan mekanlı camiinin iki cephesinde misafirlerin kalması için bölümler mevcut. Bu yapılara 'tabhane', yan mekanlıya da 'zaviyeli' deniliyor. Caminin en önemli özelliği ise çinileri. Yapı, o dönem 2 metre yüksekliğe kadar altıgen yapıdaki çinilerle süslü ve buradaki çiniler Osmanlı Devleti'nin en erken tarihli İznik çinileri olarak biliniyor. Kazılar sırasında toprak altından çok sayıda çini parçaları da çıktı.

26 Temmuz 2016 Salı

'Bu destansı duruş sinemaya aktarılacaktır'

Yönetmen Mesut Uçakan, "Bu olay, bütün dünyaya örnek olacaktır. Bu destansı duruş sinemaya güzel bir şekilde aktarılacaktır. Çekilecek filmler halktaki bilinçlenmeyi çok daha büyütecektir." dedi.

Fethullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine karşı Taksim Meydanı'nda, "demokrasi nöbeti" tutanlar arasında yönetmenler Mesut Uçakan ve İsmail Güneş de bulunuyor.

Darbe kalkışması nedeniyle toplumun birçok kesiminden isim meydanlarda nöbet tutuyor, Taksim Meydanı'nda nöbet tutan yönetmenler İsmail Güneş ve Mesut Uçakan darbe girişimi hakkında, AA muhabirine konuştu.

İsmail Güneş, darbelerle ilgili "Gülün Bittiği Yer" adında filmi olduğunu, kendisinin de darbe zamanlarında doğduğunu söyledi.

Güneş, zorla gelmiş her darbe teşebbüsüne "ama"sız karşı durulması gerektiğini belirterek, şöyle konuştu:

"Ama' demek çok aşağılıkça, çok edepsizce bir şey. 'Bu bir oyundur, senaryodur' diye yazdıklarında ben de onlara dedim ki, 'Ben 30 yıldır yönetmenlik yapıyorum. Benim gördüklerim ne oyuna benziyor, ne tiyatroya benziyor ne de senaryoya benziyor.' Bana, 'kafanı keseceğiz, seni piyasadan sileceğiz' diye mesaj attılar, kimini tanıyorum, kimini tanımıyorum. Darbeyi birinci elden hissedenler sanatçılardır. Bir sanatçı darbeye karşı çıkmıyorsa onda bir sorun vardır. Darbe geldiğinde önce fikri, düşünceyi yok eder, bir robot insan arzu eder. Sanatçının birinci şıkkıdır darbeye karşı olmak. Eğer bir sanatçı darbeye karşı çıkmıyorsa ahlaksızdır, çünkü sanat, ahlakla yapılan bir iştir."

"Darbe kalkışmasını planlayanların asıl korkması gereken millettir"

Son olarak TRT'de yayınlanan Sevda Kuşun Kanadında dizisinin yapımcılığını üstlenen yönetmen Mesut Uçakan ise sadece Türkiye'yi değil, tüm dünyayı şaşırtacak bir durumla karşı karşıya olunduğunu belirtti.

Uçakan, "Bir kez daha içimizdeki hainleri kullanan dış mihraklar bir kalkışmaya girişti. Buna şaşılacak şekilde halk karşı koydu. Bu halk artık bilinçlendi, bu halk teknolojiden de yararlanarak kendi organize olabiliyor. 'Bu halk ciddi manada içten çürüdü, yozlaştı' denilirken böyle olmadığı büyük bir vatan aşkı, temelde Allah aşkı içerisinde olduğu, şehitlik aşkı içerisinde olduğu bu vesileyle görülmüş oldu." diye konuştu.

Milleti "sürü" olarak görenlerin, artık bu milleti hesaba katarak adım atmaları gerektiğini vurgulayan Uçakan, sözlerini şöyle tamamladı:

"Bu darbe kalkışmasını planlayanların asıl korkması gereken millettir. Bu darbe kalkışmasına tiyatro, senaryo diyenler de bu işi maniple etmek isteyenlerdir. Halka ateş eden, halkı bombalayan bir zihniyetten çıkar ancak bu senaryo, tiyatro sözleri. Sayın Cumhurbaşkanımızı kastederek bu yorumu yapanlar bilmeli ki, onu bütün millet tanıyor, ondaki merhameti biliyor, ona güveniyor ve ondan dolayı zaten sokaklara dökülüyor. Sokaklara dökülen sadece AK Partililer değil, herkes var. Bu halkın kahramanlığı, asırlar boyu görülmemiş olaylardan biridir. Bu olay, bütün dünyaya örnek olacaktır. Bu destansı duruş sinemaya güzel bir şekilde aktarılacaktır ve aktarılması da lazım. Çekilecek filmler halktaki bilinçlenmeyi çok daha büyütecektir."

23 Temmuz 2016 Cumartesi

Sanatçı Perihan Savaş'tan 'birlik ve beraberlik' çağrısı

Sinema ve tiyatro oyuncusu Perihan Savaş, FETÖ'nün darbe girişimini kınayarak, "Zaman birlik ve beraberlik zamanı. Birlik ve beraberlik içinde olursak hepimiz kazanırız." dedi.

Sinema ve tiyatro oyuncusu Perihan Savaş, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimini kınayarak, "Zaman birlik ve beraberlik zamanı. Birlik ve beraberlik içinde olursak hepimiz kazanırız." dedi.

Savaş, darbe girişimini oğlunun ve kızının yolladığı mesajlardan öğrendiğini, televizyonu açınca Boğaziçi Köprüsü'nde askerleri görünce, ilk olarak bomba ihbarı olduğunu düşündüğünü anlattı.

1980 darbesine tanık olduğunu aktaran Savaş, şunları söyledi:

"Ben 1980 dönemini yaşadığım için bir anda aklıma darbe olabileceği geldi. Nasıl kötü oldum, oğlum dışarıdaydı. Aradım, 'Oğlum hemen bulunduğunuz yerden çıkın.' dedim. Onlar da Fatih taraflarındaydı. 22 yaşındaki oğlum, 'Anne darbe olmuş, askerler var, askerler halka ateş açar mı?' diye sordu. 'Yok, böyle bir şey olmaz.' dedim. 5 dakika sonra oğlum aradı, 'Anne askerler halka ateş açıyorlar' deyince o anda üzüntüden dudağım patladı."

Perihan Savaş, oğluyla güvenli bir yere ulaşana kadar telefonda konuştuğunu ifade ederek, 15 Temmuz'da yaşananları "korkunç bir gece" olarak tanımladı.

"Asker kılığına girmiş teröristler"

Yaşananların 80 darbesinden kötü olduğunu dile getiren Savaş, şöyle devam etti:

"1980 döneminde halk sokağa çıkmamıştı. Halk artık bazı şeylere 'dur' diyor, dur demesi de lazım. Biz 'demokrasi' istiyoruz, darbe istemiyoruz. Darbeden çok çekmişiz zaten onun için her zaman demokrasiye gönül veren insanlarız. Ben bir sanatçı olarak aynı şekilde ülkemde huzur, barış, refah istiyorum. Oradakilere asker bile diyemiyorum, terörist diyorum. Asker kılığına girmiş teröristler. 'Laik Türkiye Cumhuriyeti için darbeye hayır' diyelim."

Savaş, tiyatrocu arkadaşlarıyla İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları'nda darbeye karşı tepki gösterdiğini dile getirerek, darbe girişimi sırasında sanatçıların içinde birtakım duygular yaşadığını, olayın şokuyla hemen tepki veremeyenler olabileceğini vurguladı.

16 Temmuz 2016 Cumartesi

Kazasız Kul Olmaz

İstanbul Gelişim Sanat tarafından 81 ilde sahnelenmeyi hedefleyen 'Kazasız kul olmaz' adlı oyun seyircilerin beğenisine sunuldu. Dünyada ilk defa yapılan uygulamada, seyirciler özel koltuklarda oyunu izliyor. Oyun başlamadan yapılan anons ile seyircilerde kemerlerini bağlamaları isteniyor.

İstanbul Gelişim Sanat 'Kazasız kul olmaz' adlı oyunu 81 ilde sahnelemek üzere seyircilerin beğenisine sunuldu. Dünyada bir ilke imza atan İstanbul Gelişim Sanat, iş ve trafik kazaları ayrıca ilk yardıma dikkat çekiyor. Yazan yöneten Zahrettin Çelik sanat danışmanlığını Şevket Çoruh Vatan Şaşmaz, Proje danışmanlığını Ali Yücel Güler Oktay Gündoğdu, yaptığı 81 il kapsamlı ''kazasız kul olmaz'' adlı oyun seyircilerin beğenisine sunuldu. Proje, Uluslararası Radyocular Birliği tarafından yılın alkışı hak edenler ödülüne layık görüldü. Konusu, ülkemizde kanayan yarası haline gelen iş ve trafik kazalarının akabinde ilkyardımın önemine vurgu yapmaktadır.

Seyirciler Emniyet Kemeri Taktı

Dünyada bir ilke imza attılar; Koltuklarda özel olarak emniyet kemeri tasarlandı.anons geldikten sonra seyirciler emniyet kemerlerini takıyor ve kemer takılmadan oyun başlamıyor. konukların çocuklarıyla ilk defa böyle yararlı bir etkinlikte bulunmalarından çok memnun olduklarını bu tarz projelerin çoğalmasını ifade ettiler

Oyunun yazarından…

Kazasız kul olmaz oyununu yazan ve yöneten Zahrettin Çelik, oyun hakkında şöyle dedi:

“Kendi imkanlarımızla Kavşaklar tali yoları, şantiyelerde gözlemler araştırmalar yaparak hem skeç haline getiriyoruz hem de bu verileri çeşitli kurum ve kuruluşlara paylaşıyoruz.Keşkeler olmaması için kazasız kul olmaz oyununu 2009'da kaleme aldık. Bilindiği üzere istatistikler ve kaza oranlarına baktığımızda iş ve trafik kazaları pek iç açıcı değil. Ülkemizde yılda 8 bin kişi sadece trafikte hayatını kaybediyor. Dünyada 3. Avrupa'da ise 1. Sıradayız Dünya genelinde 1.6 milyon insan yaşamını yitirmektedir bu kayıplar sosyoekomik ve sosyokültürel tahribi sizin takdirinize bırakıyoruz. Kaza oranları çok yüksek. Hal böyle iken bizde bu hassas konuları sahne sanatlarına taşıyarak bilinçli, duyarlı birey ve toplum modeli oluşturma amacındayız. Oyunumuzu yurdun her tarafında halka sunacağız oyunun içinde tek bir mesaj değil birçok konuya değinmek istedik. Eğitsel niteliği taşıyan bu oyun 7' den 70'e seyirciyle buluşturmayı hedefliyoruz” dedi..

Hedefimiz ve Misyon

İlk yardımın önemini hatırlatmak, İş ve trafik kazalarının minimuma getirmek, işveren ve personelerin oyundaki hatalarını görmelerini sağlamak, konuya duyarlı kurum ve kuruluşlara örnek göstermek, toplum olarak sağlık personellerine karşı hoşgörülü olmayı hatırlatmak, projemiz köy okullarının giyim, kırtasiye, gıda gibi konularda katkıda bulunmaktadır..

İstanbul gelişim tiyatrosunun misyonu, kadına şiddet, iş kazaları, trafik kazaları ilk yardım, köy okulları gibi konuları dramatize ederek toplumu bu yönde farkındalık oluşturma çabasındadır.

9 Temmuz 2016 Cumartesi

Festivalde 5 kişi boynuz darbesiyle yaralandı

İspanya'da düzenlenen San Fermin Festivali'nde 5 kişi boynuz darbesiyle yaralanarak hastaneye kaldırıldı.

İspanya'nın kuzeyindeki Pamplona kentinde devam eden San Fermin Festivali'nde ikincisi yapılan koşu sırasında 5 kişi boğaların boynuz darbesiyle yaralandı.

Kent merkezindeki 850 metrelik yolda yapılan koşu yerel saat ile 08.00'da (TSİ 09.00) başlayıp, 5 dakika 44 saniye sürdü. İnsanların boğalarla beraber koştuğu "Encierro" olarak adlandırılan etkinliğin son yıllardaki en uzun ve en tehlikeli koşu olduğu ifade edildi.

Akşam matador karşısına çıkarılacak 6 boğanın, 6 öküz eşliğinde ahırdan çıkarılıp arenaya kadar yaptığı koşu sırasında gruptan ayrılan 3 boğa tehlikeye yol açtı. Boğalardan biri tek başına yaklaşık 300 metre ters istikamette koşunca heyecanlı anlar yaşandı.

Koşu sonunda Pamplona Hastanesi'nden yapılan açıklamada, kol, bacak ya da kalçasından boynuz darbesi alan 5 kişi ile düşme sonucu yaşadığı travma nedeniyle 4 kişinin hastaneye kaldırıldığı bildirildi.

1924 yılından bu yana tutulan istatistiklere göre, boynuz darbesi sonucu 15 kişinin hayatını kaybettiği "encierro"larda çok sayıda kişi yaralanıyor.

7 Temmuz 2016 Perşembe

Keçeden Şarlo ve Edith Piaf

Sanatçı Hava Oral'ın dünyasındaki renkli yansımalarında oluşan ‘Gölgedeki Yüzler' isimli sergi 12 Temmuz'da Galeri Eksen Balat'ta açılıyor.

Sanatçı için önem taşıyan, Charlie Chaplin ve Edith Piaf gibi önemli sanatçıların karakter analizlerinden oluşan heykellerde yer alıyor. Oral eserlerini şöyle tanımlıyor: “Nasıl yaşamın içerisinde her şey varsa, bir parçası her parçası gibiyse; nasıl uğraşlarım ondan farklı olsun ki? Sevgiler, korkular, ayrılıklar, kavuşmalar, üzüntüler, sevinçler onlar da bu parçamın bir parçası... Gölgedeki yüzlerim; aslında bir kayıp şehrin gölgedeki yüzleri... Bir melodi duyduğunuzda canlanan anılar, bir fotoğraf ile değişen duygular gibi... Evet bu sergide, yaşamın ortasından alınmış kaygıları, saflığı, çaresizliği, çabaları, özlemleri, ümitleri kapsayan her bir parçam, yaşamımdan bir kesit. Ruhu ve duygusu olan tüm canlılara minnettarım … Her bir yüz, Gölgelerde kalmıştı. Gün ışığına çıkardığım her biri.”

5 Temmuz 2016 Salı

‘Survivor' izlemenin psikolojisi

Televizyon ekranlarında boy gösteren yarışma programları yoğun ilgi görmekte. İnsanlar bu programlarla ilgili muhabbet ediyor, günlük yaşantısını zaman zaman bunlara göre yapıyor. Yarışma programlarının çok fazla izlenmesinin psikolojik sosyal ve patolojik sebeplerinin neler olabileceği konusunda psikiyatrist Dr. Sevda Bıkmaz görüşlerini paylaştı.

Televizyonun gerçeklikten uzaklaşmak için bir araç olduğunu belirten Bıkmaz şunları söylüyor: “Televizyon günümüzde yerini yavaş yavaş sosyal medyaya bıraksa da hâlâ gündelik eğlence hayatımızın en önemli parçası. Evet eğlence çünkü televizyonda en çok izlenen programlara baktığımızda yarışmalar ve dizileri birinci sırada görüyoruz. Öte yandan toplum olarak televizyonun başında çok fazla zaman geçiriyoruz. Belki de televizyonu fazla ciddiye alıyoruz. Televizyona “aptal kutusu” demek de, onu çok ciddiye almak da yanlış. Televizyon en çok insanların zaman geçirmelerine bir yandan da günlük hayatın gerçeklerinden uzaklaşıp eğlenmelerine aracılık ediyor. Tabii TV başında geçirilen zamanın kalitesi de kişinin beklentilerine göre değişiyor.”

Kutuplaşmayı izlemek insanların hoşuna gidiyor

Psikiyatrist Dr. Sevda Bıkmaz, ‘reality show'ların en fazla izlenen programlar olduğuna dikkat çekiyor ve bu tarz programların fazla izlenme sebeplerinin neler olabileceğini şöyle açıklıyor: “Survivor'da yarışmacıların psikolojik, fiziki ve fizyolojik eşikleri sınanıyor, zorlanıyor. Örneğin yarışmacılar yemek gibi temel fizyolojik ihtiyaçlarını karşılamak için kazanmak zorundalar. Bu manipülasyonlar sebebiyle normal davranış paternlerinin dışına çıkabiliyorlar. Modern yaşamın kuralları yerini doğa kurallarına bıraktığı için daha ilkel-çiğ bir davranış biçimi ortaya çıkıyor. Benliğimiz (ego) ve modern yaşamın kuralları-yasaları (süperego) yerine doyum arayan istekler ve doyurulmamış arzuların doyum beklentisi (id) kumandayı eline alıyor zaman zaman. Öfke, saldırganlık ve kaygı gibi duygular açığa çıkıveriyor. Seyircileri de en çok bu “insanlık hali” cezbediyor. Birilerinin zorlandığını görmek, bu zorlu koşullar altında ortaya çıkan davranış kalıplarını izlemek, insanların temel ihtiyaçları karşılanmadığında neler yapabileceğine seyircilik etmek insanların ilgisini çekiyor. Yarışmacıların kazanmak için hangi yollara başvurduğunu ve bu uğurda kutuplaşmalarını görmek merak uyandırıyor.”

Başarısızlığı kendimize

atfedemiyoruz

İnsani eğilimlerimizin yarışma programlarını seyretmekteki etkisine değinen Bıkmaz, “İnsan olarak başarıyı, iyiyi, güzeli kendimize; başarısızlığı, kötüyü, çirkini dışsal faktörlere atfetme eğilimimiz var. Seyirci de yarışmacılarla özdeşim kurarak örneğin, hırs, başarı, dayanıklılık gibi beklenti ve niteliklerini doyuruyor. Tuttuğu yarışmacının başarısından besleniyor. Veya tam tersine bencillik, kin, zayıflık gibi olumsuz özellikleri temsil eden bir karakterle arasına mesafe koymuş oluyor. Seyirci ekran karşısında güvenli bir şekilde; ben değil o başarısız, o zayıf, o bencil deme fırsatı buluyor. Ya da o yapamadı ben yapardım, o bilemedi ben biliyorum diyebiliyorlar. Yani seyirci bir nevi sosyal karşılaştırma yaparak kendisini iyi hissediyor.” diyor.

Aynı sosyal karşılaştırmanın evlilik programları için de geçerli olduğunu vurgulayan Bıkmaz, bu programların hedef kitlesi farklı olsa da ekran önüne çıkan sıradan insanların davranışlarının, karakterlerinin, hikâyelerinin, dış görünüşlerinin seyircinin odak noktası olduğunu söylüyor. “İnsanların gerçekte evlenip evlenmeyeceklerinden çok yarışmacıların skandalları, uygunsuz davranışları, karşılıklı tutum ve tavırları, yalanları, kurnazlıkları, maddi varlıkları seyircinin ilgisini çekiyor.” diye ekliyor.

Olumsuz davranışlar olumlu davranışlardan daha çok ilgimizi cezbediyor

Psikiyatrist Dr. Sevda Bıkmaz, olumsuz davranışların ilgimizi çekmesini şöyle açıklıyor: “Merak duygusu ekran başında daha çok zaman geçirilmesine sebep oluyor, acaba ne olacak, bu lafa nasıl cevap verilecek, başarabilecek mi, bu sefer kim kazanacak gibi soruların cevabını merak ediyoruz ve program yapımcıları da bunun farkındalar. Sokakta bir kavga görsek hemen dönüp bakarız oysa olumlu davranışlar bu kadar dikkatimizi çekmez. Zihnimiz olağan dışı olumsuz uyaranlara karşı daha duyarlı. Ekranlarda yarışmacıların, konukların birbiriyle tartışmaları, kavga etmeleri, falanca gelin adayının filanca talibine laf sokması daha çok ilgimizi çekiyor.”

Sosyal ilişkiler televizyon programları üzerinden kuruluyor

Bütün programlar için geçerli olan bir başka durumun da programların sadece izlenmesi değil daha sonradan üzerinde konuşulması olduğunu söyleyen Bıkmaz, komşu ziyaretlerinde, işyerlerinde, okullarda, ekranda Semih'in ne yaptığının, Nagihan'ın karakterinin, o hafta kimin elendiğinin günün sohbet konusu olduğunu söylüyor. “Demek ki sadece izlemiyoruz aynı zamanda televizyon üzerinden sosyal bir ilişki de kuruyoruz.” diyor.

Bunun temelde bir sorun olmadığını belirten Bıkmaz, televizyon izlemenin kişinin işlevselliğini bozacak boyuta vardığında gerçek bir sorun olacağını vurguluyor ve son olarak şunları ekliyor: “Örneğin, kişi ailesi, arkadaşlarıyla zaman geçirmek yerine televizyon izlemeyi tercih ediyor, sorumluluklarını erteliyor, eğitiminden, işinden gücünden geri kalıyorsa; zihnini ve zamanını ağırlıklı olarak bu programlarla ilgili konular meşgul ediyorsa -tüm bağımlılıklar gibi- bu bir sorundur. Bu koşulların dışında hangi televizyon programlarının izleneceği elbette bireysel bir tercihtir. Dediğim gibi televizyon ne aptal kutusu ne de ideal bir iletişim aracıdır.”

2 Temmuz 2016 Cumartesi

5. Roma Türk Film Festivali başladı

Bu yıl 5'incisi düzenlenen Roma Türk Film Festivali, İstanbul Atatürk Havalimanı'nda gerçekleşen terör saldırısı sebebiyle sade bir tören ve “Annemin Yarası” filminin gösterimiyle açılış yaptı.

Bu yıl 5'incisi düzenlenen Roma Türk Film Festivali, İstanbul Atatürk Havalimanı'nda önceki gün gerçekleşen terör saldırısı sebebiyle sade bir tören ve “Annemin Yarası” filminin gösterimiyle açılış yaptı.

Roma'da ilki 2011 yılında yapılan ve o günden bugüne gelenekselleşen Roma Türk Film Festivali'nin 5'incisi, Roma'nın ünlü Villa Borghese bahçeleri içindeki Casa Del Cinema salonlarının ev sahipliğinde, Başbakanlık Tanıtma Fonu'nun desteği, Kültür ve Turizm Bakanlığının katkıları ve Türkiye'nin Roma Büyükelçiliği işbirliğiyle hayata geçti.

İstanbul Atatürk Havalimanı'nda önceki gün meydana gelen terör saldırısı sebebiyle festival, öncekilerin aksine bu yıl çok daha sade bir törenle kapılarını Romalı sinemaseverlere açtı. Oyuncu Melike Yalova'nın Casa del Cinema'nın açık hava sinemasında sunuculuğunu yaptığı tören, İstanbul'daki terör saldırılarında yaşamını yitirenler için 1 dakikalık saygı duruşu ile başlarken, onursal başkan Ferzan Özpetek, Türkiye'nin Roma Büyükelçisi Aydın Adnan Sezgin ve Casa Del Cinema Direktörü Giorgio Cosetti kısa birer açılış konuşması yaptı.

Özpetek, terör saldırısından dolayı bu yılki festivali hiç yapmamayı da düşündüklerini ama sonunda daha sade bir şekilde gerçekleştirme kararı aldıklarını belirterek, bu yılki festivalde öncekilerin aksine gösterilen filmlerin oyuncularının aralarında bulunmadığını söyledi.

Büyükelçi Sezgin de barbarlara karşı en iyi yanıtın kültür ve sanatla verilebileceğini anlatarak, terör saldırısından sonra kendilerine büyük destek veren İtalyanlara teşekkür etti.

Konuşmaların ardından 18 yaşına geldiğinde kayıp ailesini bulmak için yetimhaneden ayrılan Salih'in umudun peşindeki hikayesini konu alan, başrollerinde Meryem Uzerli, Ozan Güven, Bora Akkaş ve Belçim Bilgin'in bulunduğu “Annemin Yarası” filmi gösterildi.

İlginin yüksek olduğu festivalin açılış gecesine, Roma Türk Film Festivali Onursal Başkanı Ferzan Özpetek, Festival Başkanı Serap Engin, Türkiye'nin Roma Büyükelçisi Aydın Adnan Sezgin, Azerbaycan'ın Roma Büyükelçisi Mammad Ahmadzada, festivalde gösterilecek Venedik Jüri Özel Ödüllü Abluka filminin yönetmeni Emin Alper, oyuncu Deniz Çakır, Annemin Yarası filminin yapımcısı Zümrüt Arol Bekçe ve çok sayıda sinemasever katıldı.

"Bu, Türk ve İtalyan halklarını birbirlerine yaklaştıran bir etkinlik"

Türkiye'nin Roma Büyükelçisi Aydın Adnan Sezgin de bu yılki festivali İstanbul'daki olaydan ötürü çok buruk bir şekilde açtıklarını dile getirerek, “Bu festival bir gelenek haline geldi ve Türkiye-İtalya kültürel ilişkileri zemininde çok önemli bir yer edindi. Bunun aynı zamanda bir şölen, bayram havası vardı. Tabi o bayramı kutlayamıyoruz. Ama bu önemli kültürel faaliyetle 2 gün önce İstanbul'da gerçekleştirilen barbarlığa bu yönde bir cevap vermiş olacağız. Bu, Türk ve İtalyan halklarını birbirlerine yaklaştıran bir etkinlik. İtalyan halkı da son olaydan sonra Türkiye ile çok kuvvetli bir dayanışma sergiledi.” diye konuştu.