17 Eylül 2014 Çarşamba

Erbabından kaleme övgü

Feridun Andaç, yazarların kaleme ilişkin hikâyelerini anlattıkları bir kitap derledi: “Kalem Kitabı”. Varlık Yayınları tarafından neşredilen kitapta, 1923 doğumlu Hıfzı Topuz’dan 1974 doğumlu Faruk Duman’a kadar günümüz edebiyatından tanınmış 45 yazar yer alıyor.Sümerler yazıyı M.Ö. 3200 yılında keşfetti. Fenikeliler M.Ö. 1200’de alfabeyi geliştirdi. Yunanlılar tarafından kaleme alınan ilk el yazısı 4000 yıl önceye ait. Kaleme gelince, kurşunkalemin yapımı ile ilgili ilk buluntular 1660 yılına dayanıyor. Yazıyla, yazının araçlarıyla ilgili bilgi neredeyse insanlık tarihi kadar eski. Peki, edebiyat dünyasından isimlerin kalemle, bu ister dolmakalem olsun, ister tükenmez ya da kara uçlu bir kurşunkalem, hikâyesi nedir? Kişisel yazı yolculuklarında kalemin yeri, önemi, ağırlığı nasıldır? Aynı zamanda bir kalem koleksiyoneri olan editör ve eleştirmen Feridun Andaç, Varlık Yayınları’ndan çıkan “Kalem Kitabı”nda günümüz edebiyatından tanınmış 45 yazar ve şaire kalemle olan öykülerini sordu.Türlü çeşit dolmakalemle, kurşunkalemle baba evindeki yazı masasında tanışanlar da var, yalan söyleyerek aldıranlar da. Bu hikâyelerden en çarpıcısı belki Adnan Binyazar’ınki. Çıraklık ettiği aşçı dükkânının ustası yollamadığı için 8 yaşında hâlâ okula başlayamamış, aklı hep hayal ettiği kalemde... Bahşişlerini ustası elinden aldığı için biriktirme şansı da yok. Öyle böyle kafaya koymuş Binyazar, bahşişlerin bir kısmını ustasından saklamayı başarmış ve ilk kalemini iki buçuk liraya almış 1942’de. Ustası görmesin diye arka cebinde sakladığı, orada mı diye sıklıkla eliyle kontrol ettiği kalemini tek satır yazamadan kaybeder yazar. Bundan sonra geçen 72 yıldır da o ilk kaybın acısını hiç unutmaz. Haydar Ergülen, kalemle ilişkisini, gelişen teknolojiye göz kırpmadığını, “Her şeyi, ama her şeyi kalemle yazdım.” diyerek anlatıyor. Kalemle derin bir bağ kuran, nesne olarak onu hayatının ayrılmaz bir parçası haline getiren isimlerden bir diğeri de Nazlı Eray. Ankara’da yeni bir romana başlamadan önce kalemlerini aldığı özel dükkânları var Eray’ın, üstelik her yeni yıl gecesi, yastığının altında yeni bir kalem olmadan da uykuya geçmiyor. Buna benzer bir durum Cemil Kavukçu’da da görülüyor. Kalemlere olan tutkusu öyle bir noktada ki yazarın, kaldığı otellerden ayrılırken komodinin üstündeki kurşunkalemi orada bırakmayıp yanında götürüyor. Dolmakalemlere tutkusu ve zengin koleksiyonuyla tanınan Doğan Hızlan ise, “İri dolmakalemleri kutuda seyretmekten hoşlanırım, yazmaya gelince küçükleri tercih ederim.” diyor.Dolmakalem bir yana diğerleri bir yana“Dolmakalemle yazılan el yazısının güzelliği, o yazıya bir tür hüsn-ü hat disiplini verir.” diyor Hilmi Yavuz, hep dolmakalemle yazdığını anlatırken. 91 yaşındaki yazar Hıfzı Topuz da lise yıllarında dolmakalemle yazdığı defterlerini bile sakladığını ve bütün romanlarını dolmakalemle yazdığını anlatıyor. Bir dolmakaleme sahip olmanın, hele de kolay alınabilir olmadığı zamanlarda, onu elinde tutabilmenin önemini de görüyoruz yazılarda. Necati Tosuner örneğin, babasının hediye ettiği yeşil dikey çizgili dolmakalemi kaybettiğinde artık bir şey yazamayacağını zannetmiş.Dolmakalemlere tutkuyla bağlı olanlar kadar ondan uzak duranlar da var elbette. Faruk Duman mesela. Dolmakalemin yargıçlara özgü bir gereç olduğunu düşündüğü için hayatı boyunca böyle bir kalemle yazmamış “Ve Bir Pars Hüzünle Kaybolur”un yazarı. Nursel Duruel de öyle dolmakalemle pek arası ısınamamışlardan. Onun vazgeçilmezi, ilkokula başladığı yıllardan beri kurşunkalem.“Kısalınca fırlatır atarsın”Yazarların hikâyelerini, romanlarını, şiirlerini aktarmalarında en önemli vazifeyi kalemler üstlenir. Belki bu sebepten, kitapta yer alan hemen herkeste kalemle olan kuvvetli ya da zayıf bir bağ görmek mümkün, tek bir isim hariç! Kalemlerle kurulan duygusal bağa Hatice Meryem kesin bir dille karşı çıkıyor: “Bana kalırsa, yazarsın çizersin boyu kısalıp tutulamayacak hale gelince fırlatıp atarsın. Kalem budur.” İlla bir nesneye mana yüklemek istiyorsanız diyor Meryem, cımbızdan kepçeye, kulak pamuğundan avizeye binbir nesne ne güne duruyor?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder