13 Mart 2015 Cuma

Baharı müjdeleyen çiçekler

Selam: Bahara Yolculuk, yalanlar üzerine bir hikâye bina edip insanlara iftira atan bir film değil. 160 ülkedeki eğitim kurumlarının neden ve nasıl açıldığını, derli toplu bir şekilde anlatan, dramatik unsurları ölçülü ve gerçek olaylara dayanan bir film.İki yıl önce gösterime giren Selam filmi, gergef gibi örülen bir dantelanın nakışları arasında yolculuk yapmıştı. İnsanlığa ‘selam’ götüren öncülerin, onların kametine nispeten cılız kalacak hikâyesini izlemiştik. Kalitesinden ziyade, yollara düşenlerin hatırına sinelere basılmıştı film. Tunaboyu şehidi Ali Aytekin’in, Moğolistan bozkırında Anadolu’dan bir nişane gibi uzanan Âdem Tatlı’nın, çalıştığı okulun bahçesini mezarıyla yeşerten Erkan Çağıl’ın aziz hatıraları hürmetine… Selam: Bahara Yolculuk, ilk filmde dağınık bir şekilde anlatılan öykünün başlangıcına götürüyor bizi. 160 ülkede açılan okulların nüvesinin atıldığı Beşinci Kat’ın görüntüleri ile açılıyor film. Yaklaşık 25 yıl önce Altunizade’deki mekanda, bir külahın içinden çektikleri kâğıtta adı yazılı ülkeye ardına bakmadan giden fedakâr öğretmenlerden birinin öyküsünü izliyoruz. Kurayı çeken, nasibine çıkan ülkenin yerini bulmak için soluğu dünya haritasının başında alıyor. İsmail Bey’in nasibine Kırgızistan çıkmıştır. Bavulunu hazırlayıp ailesiyle vedalaşan İsmail, uçakta karşılaştığı Mehmet ile beklenmedik bir şekilde kader arkadaşlığı yapar.Türkiye’de işinde bazı sıkıntılar yaşayan Mehmet, alelacele yurtdışına kaçmıştır. Ortalık yatışana kadar Kırgızistan’da kalması gereken Mehmet, kendini İsmail’e yardım ederken bulur. İkili, Kırgızistan Milli Eğitim Bakanlığı’ndan okul açma iznini alıp Isık Göl kıyısındaki metruk binaya doğru yola çıkar. Bina harap haldedir, okulun açılmasına da üç ay gibi kısa bir zaman vardır. Bu sırada bölgede etkin bir adam olan Taştan’ın okul binası ile ilgili başka planları vardır.BEŞİNCİ KAT İLE BAŞLIYORSelam: Bahara Yolculuk, ilk filmin dağınıklığını unutturan bir prodüksiyon, yönetmenlik, senaryo ve oyunculuğa sahip. Erkan Çıplak’ın yazdığı senaryo, meselenin başlangıcına giderek doğru bir hamle yapıyor. Beşinci Kat’ta gezinen kamera, Fethullah Gülen Hocaefendi’nin odasına kadar süzülerek, önden giden o öğretmenlerin motivasyonuna dair ‘bam teli’ne dokunan bir sahne sunuyor. Ayrıca, “Bu işi neden yapıyorsunuz?” sorusuna cevap arıyor. İsmail öğretmene, hem Mehmet hem de yerel halk tarafından bazen anlamak için çoğu zaman da şüphe ile soruluyor bu soru: “Neden geldin?” Evet, şimdilerde hayatları destan gibi anlatılan o öncüler, gittikleri yerlerde kırmızı halılar ile karşılanmadı. Senaryo, hikâyenin duygusal ve dramatik yanlarını ortaya koyarken, bu gerçekleri ve yerel halkın kafasındaki soru işaretlerini de yansıtıyor.Sinema açısından ‘mistik’ kaçabilecek unsurlar öyküden mümkün mertebe arındırılmış. Daha önce yapılan bir yanlıştan, fedakârlığın hikâyenin ana malzemesi olmasından kaçınılmış. Temelde bir okul açma hikâyesi var, fedakârlık bir motif ve karakterlerin ‘doğal’ özelliği olarak veriliyor.“BUNLARA SU BİLE YOK!”“Bunlara destek veren, çocuğunu bunların okuluna kaydettiren karşısında beni bulur. Bunlara su bile yok!” diyen Taştan’ın kimi temsil ettiği çok açık. Bu okulları kapattırmak için kıtalar dolaşan, devlet başkanlarıyla görüşen, onlara para teklif eden bir Cumhurbaşkanımız var. Paranoyalara sarılarak eğitim kurumlarını terörle ilişkilendirmeye çalışanlar, o fedakâr öğretmenleri terörist ilan edenler kendi talihsizliklerine yansın. Selam: Bahara Yolculuk’un, böyle bir iklimde vefa örneği sergileyerek okulların açılmasında ciddi katkıları olan Hacı Kemal Erimez ile Turgut Özal’ı anması ve Cengiz Aytmatov’u unutmaması kayda değer.Teknik açıdan, Hamdi Alkan’ın yönetmenliği Mahsun Kırmızıgül’ün tarzını anımsatıyor. Görsel yönden çok iyi kadrajlar var filmde, fakat bu güzel fotoğrafların hikâyeye hizmet ettiğini söylemek zor. Bu açıdan bakıldığında Mucize ile Selam: Bahara Yolculuk’un öyküsü ana hatlarıyla birtakım paralellikler içeriyor. Devamlılık hataları ve sahne geçişlerindeki sorunların göze battığı filmde senaryo kadar oyunculuklar da öne çıkıyor. Gürol Güngör’ün ölçülü performansı ve Mert Yavuzcan ile yakaladıkları kimya filmi sürükleyen bir unsur. Aslıhan Güner ve Merve Sevi de görevlerini yerine getiriyor.HAFTANIN FİLMLERİ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder