16 Temmuz 2015 Perşembe

Çağdaş sanat ve şiirin ortaklığı

Yunan şiirinin ustalarından Yannis Ritsos'un Benzeşim şiirinden yola çıkarak hazırlanan ‘Yaramız Türkülerimiz' sergisi, kişisel ve toplumsal yaralar üzerine farklı disiplinlerde yapılan çalışmaları bir araya getiriyor. İpek Duben için mülteci olmak, Murat Germen için HES projeleri büyük bir yara. Hera Büyüktaşçıyan'ın yarasının sebebi ise ‘boğazına takılan kılçık'...

Beşiktaş'taki çağdaş sanat galerisi art ON, geçen yıl İlhan Berk'in şiirlerinden esinlenerek ‘Geldiğim Yer Gittiğim Yön' adlı bir grup sergisi hazırlamıştı. Küratör Necmi Sönmez, bu sergiyle birlikte bir karar aldıklarını söylüyor. Acaba çağdaş sanatla şiiri bir araya getirdiğimizde nasıl bir yorum yakalayabiliriz? Dokümantasyon olmadan, belgesel çekmeden, anlatıcıya gerek duymadan şiirsel imgeye nasıl yakınlaşabiliriz? Bu soru art ON'da yeni bir sergi doğurdu. Galeride 5 Eylül'e kadar devam edecek olan “Yaramız Türkülerimiz”, şiir ile görsel imge arasında yeni ortaklıklar kurmayı hedefliyor. Sergiye ilham olan şair bu kez Yunan şiirinin usta isimlerinden Yannis Ritsos ve onun Benzeşim şiiri.

Ritsos da İlhan Berk, Oktay Rifat gibi taş boyayan şairlerinden. Küçücük deniz taşlarına çizdiği desenleri zaten ünlü. Necmi Sönmez'in, şairle dost olan ve şiirlerini Türkçeye çeviren Özdemir İnce'den aldığı bir taş desenini, galerinin girişinde Ritsos'un kendi okuduğu Benzeşim şiiriyle izliyoruz. Şair o buğulu sesiyle, inler gibi okuduğu şiirinde diyor ki: “Yıldızlar karmakarışık sarnıçta/sarnıç eski avlunun ortasında/kapalı odanın aynası gibi./Sarnıcın çevresinde güvercinler/ayın çerçevesinde çiçek saksıları kireçle boyanmış/yaramızın çevresinde türkülerimiz şarkılarımız.”

Sergi, Ritsos'un bu şiiri üzerinden yaralarımıza parmak basıyor ve farklı disiplinlerde üreten sanatçıların, hem kişisel hem de toplumsal yaralar üzerine yaptığı eserlerini bir araya getiriyor: Burak Bedenlier (heykel), Hera Büyüktaşçıyan (yerleştirme), Canan Dağdelen (seramik), İpek Duben (duvar rölyefi), Murat Germen (fotoğraf baskısı), Jochen Proehl (fotoğraf), Serkan Taycan (fotoğraf), Johannes Wohnseifer (resim). İpek Duben için en büyük yara mülteci olmak, Murat Germen için ise HES projeleri. Doğanın insan eliyle acımasız bir şekilde katledilmesini genellikle fotoğraflarıyla eleştiren Germen bu kez, kurutulmuş pazı yaprakları üzerine foto grafik tekniğiyle HES borularını yerleştiriyor.

Serginin dikkat çeken sanatçılarından Hera Büyüktaşçıyan'ın yerleştirmesi, Yannis Ritsos'un ‘Boğazıma Takılan Kılçık' şiirini referans alıyor. Eski ahşap bir çalışma masasının çekmecelerinden çıkan ayakların muntazam bir şekilde birbirini takip ettiği yerleştirme, bir ayağı İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde, kendisi ise Venedik San Marco Meydanı'nda bulunan, birbirine sarılmış dört kumandan heykeline gönderme yapıyor. Eser, aslında bu sergi için üretilmemiş. Necmi Sönmez, “Ritsos üzerine çalıştığımı Hera'ya söylediğimde, tam o sırada Hera'nın Atina'da bir sergisi olduğunu öğrendim. Bu eser, şairin Boğazıma Takılan Kılçık isimli şiirinden çıkmıştı. Burada da sergilemeye karar verdik. Yerleştirmedeki ayaklar dört kumandan heykeline gönderme yapıyor. 1200'lü yıllarda Latinler İstanbul'u işgal ettikleri zaman Venedik'e götürdüğü heykeldir. Fakat heykelin bir ayağı İstanbul'da kalıyor. Yani İtalyanlar kaçıramıyorlar. İtalyanlardan 200 yıl sonra bir Alman arkeolog ayağı buluyor. Bu ayak şu anda İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde sergileniyor.” diyor.

Canan Dağdelen ise sanki bilgisayarda üretilmiş bir fotoğraf izlenimi veren fakat tek tek eliyle yaptığı seramik parçalarından oluşturduğu çocukluk portresiyle, içindeki ilk kırılmalara uzanıyor. Aslında her insan ilk kırılmaları çocuklukta yaşıyor, sonra o yaranın çevresinde türkülerimiz yakılıyor.

Hera Büyüktaşçıyan

Canan Dağdelen

Necmi Sönmez

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder