9 Ocak 2016 Cumartesi

İranlı yönetmen Abbas Kiorastami: Sinema, diziler yüzünden gün geçtikçe kalitesini kaybediyor

İran sinemasının usta yönetmenlerinden Abbas Kiyarüstemi, aynı zamanda ödüllü bir fotoğraf sanatçısı. Kiyarüstemi'nin yol, ağaç, gece, kar temalı 44 fotoğrafı Ankara CerModern'de sergilenmeye başladı. Açılış için Ankara'ya gelen sanatçı, fotoğrafa ve sinemaya dair sorularımızı cevapladı.

Çağdaş İran sinemasının yaşayan en büyük yönetmenlerinden Abbas Kiorastami (Kiya-rüstemi), kış, kar, yıl ve ağaç fotoğraflarından oluşan 44 fotoğraflık sergisini Ankara CerModern'de dün açtı. Sergi için Türkiye'ye gelen Kiarostami, fotoğrafçılığı, sineması, İran ve dünya sineması üzerine düşüncelerini de paylaştı.

Fotoğraflarının, bir ressamın resimleri gibi olduğunu söyleyen ünlü sanatçı, “Tek bir fotoğraf, bir filmin sebebi olabilir. Sinemanın başladığı yer işte tam orasıdır, tek bir fotoğraf.” diye konuştu. Ankara'da sergi açmaktan mutluluk duyduğunu ifade eden Kiarostami, sergisiyle ilgili olarak da, “Sadece Türkiye'de değil, belki dünya çapında ilk kez yapılan bir şey, bu fotoğraflar hiçbir yerde bu şekilde sergilenmedi. Bütün bu fotoğraflar ilk kez bir sergide sergileniyor.” ifadelerini kullandı.

“HER FOTOĞRAF SESSİZ BİR FİLM”

Son birkaç yıldır dünya ve İran sinemasını çok yakından takip etmediğini söyleyen Abbas Kiyarüstemi, bunun sebebi olarak ‘kalite kaybı'nı gösterdi. Sadece ilk filmlerini yapan yönetmenleri ve filmlerini takip ettiğini söyleyen Kiyarüstemi, sinemanın dizi sektöründen olumsuz etkilendiğini düşünüyor: “Sinema, diziler yüzünden gün geçtikçe kalitesini kaybediyor. Eğer bazı gençlerin bağımsız çalışmalarını göz önünde bulundurmazsak, sinemanın biraz diziye doğru kaydığını söyleyebilirim. Ve maalesef bu diziler insanların zevklerini çok fazla değiştirmeye başladı. Bu da sinemanın maalesef çalışmasını çok güçleştirdi. Benim bununla bir sorunum yok tabii. Ama insanlar değişen bu zevkleri sebebiyle sinemaya çok fazla ilgi duymuyor.”

Fotoğraf-sinema ilişkisi üzerine sorulan bir soruya Kiyarüstemi, bu iki sanat dalının ‘ilişkili değil', ‘aynı asalete sahip' olduğunu belirtti. “İlişkili olmalarından ziyade aynı asalete sahipler. Her fotoğraf aslında sessiz bir filmdir. Şunu kabul etmeliyiz, önce bir fotoğraf vardı, daha sonra hareketlenen aslında sinemaya dönüşen bir fotoğraf. Dolayısıyla aynı asalete sahipler.” dedi.

Kiyarüstemi, bir fotoğrafın bir sanatçının görüşünü yansıtıp yansıtmadığının anlaşılması için üzerinden çok uzun zaman geçmesi gerektiğini ifade ederek, “Eskiden böyle bir kanaat vardı. Bir eserin üzerinden 30 yıl geçtikten sonra eğer bu eser güncelliğini koruyorsa, hâlâ ona ilgili aynı şekilde devam ediyorsa o eser derinliği olan, kalıcı olan ve klasiktir. Ben de çalışmalarımda, filmlerimde 30 yıl önceki çalışmalarıma bakıyorum acaba hâlâ kalıcı mı? Hâlâ derin etkiye sahip mi?” değerlendirmesini yaptı.

“FOTOĞRAFÇI İLE ROMAN YAZARI ARASINDA FARK YOK”

Abbas Kiyarüstemi, akıllı telefonlarla çekilen fotoğrafların ‘hedef gözetmeksizin, sadece bir anı ölümsüzleştirmeyi amaçladığı' için fotoğraf sanatçılığı alanına giremeyeceğini savunuyor. İyi fotoğrafçının ve fotoğrafın ‘bakış felsefesinin' olması gerektiğini söyleyen sanatçı, “Sadece güzel fotoğraflar bizi ikna etmez; biz iyi fotoğrafçı arıyoruz.” diyor. “Ben bir fotoğrafçıyım.” diyen Kiyarüstemi, fotoğrafçılığın ‘bakış açısı' gerektirdiğini düşünüyor: “Bence bir fotoğrafçı olmak için bakışın felsefesini öğrenmemiz lazım. Bence bir fotoğrafçı ile bir roman yazarı arasında pek fazla bir fark yok. Nasıl biz bir yazarı birkaç kitabını okuduktan sonra tanıyabiliyor, tarzı öğrenebiliyorsak. Fotoğrafçıyı da onun birkaç eserini bakarak, dünyaya bakışını incelememiz gerekir. Bu ise bir yere giden, yeni şeyler gören, cebinde fotoğraf makinesini taşıyan ve gördüklerinin fotoğrafını çeken kişilerle farklıdır. National Geographic'teki fotoğrafları inceliyorum ama oradaki fotoğrafçıların isimleri aklımda kalmıyor. Çünkü birisi yeni bir yere gidip gördüklerinin fotoğrafını çekiyor, bu sadece National Geographic gibi yerlerde yayınlanacak fotoğrafları kapsıyor.”

Sergi, 10 Nisan'a kadar görülebilecek.

Sanat şiirden etkilenmiyorsa neden etkilenir?

Filmlerinde şiirlere yer vermesinin ‘doğal' olduğunu söyleyen Kiyarüstemi, “Farsça konuşan biz İranlılar, gündelik hayatımızda birçok kez şiir kullanıyoruz. Filmlerimde şiirin kullanılmasının asıl nedeni budur. Başka çarem yok. Bu bir seçim değil. İzleyiciler Farsça konuşan insanlar olduktan sonra filmlerde şiir kullanmak doğal. Şahsi düşüncem eğer sanat şiirden etkilenmiyorsa neden etkilenir?” ifadelerini kullanıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder