14 Şubat 2014 Cuma

Aşk imiş ‘Her’ ne var ise âlemde

Beş dalda Oscar’a aday olan ‘Aşk / Her’, bir insan ile bilgisayar yazılımı bir ses arasındaki duygusal ilişkiyi konu alıyor. Alışılmışın dışında bir gelecek atmosferi çizen filmin aşk ve insana dair söyledikleri ise zayıf kalıyor.Türkçenin en çok iğdiş edilen kelimelerinden biri aşk. Özellikle son yıllarda aşkın suyunu çıkardılar! Çok satan ya da az satan kitapların yarıya yakınına isim seçilirken hep bu kelime kullanılır oldu. Hele bir de uyduruk terkipler ile manayı öldürenler var ki, Allah semtimizden uzak eylesin. Spike Jonze’nin yönettiği ve beş dalda Oscar’a aday olan ‘Her’ filminin ‘Aşk’ adıyla Türkiye’de gösterime girmesi bu furyadan sayılabilir mi, emin olmak zor. Zira, filmin göbeğinde tuhaf bir aşk hikâyesi var, diğer taraftan ticarî açıdan ‘yerinde’ bir kararla bugün gösterime giriyor. ‘Aşk’ filmi, bir insan ile bilgisayar yazılımı bir ses arasındaki duygusal ilişkiyi konu alıyor. Tanımadığı insanlara başkaları adına mektup yazarak hayatını kazanan Theodore, karısından boşanmak üzere olan tek başına yaşayan bir adamdır. Ara sıra yan komşuları Amy ve Charles ile ayaküstü konuşur, o kadar. Hayatındaki yalnızlığı gidermek için Samantha adlı bir bilgisayar yazılımı ile ‘tanışır’. Sezgisel ve duygusal özelliklere sahip gelişmiş bir işletim sistemi olan Samantha, sadece sesli iletişime geçtiği kalbi kırık Theodore’un ilgisini çeker. Ancak ikilinin sesli iletişimi geliştikçe olaylar farklı bir hal alır.BEN SENİ HİÇ SEVMEDİM KİSpike Jonze, dördüncü uzun metraj filmi ‘Aşk’ta, etkileyici bir gelecek atmosferi sunuyor. Filmin, aşk ve insan üzerine söylediklerinden ziyade oluşturduğu bilim-kurgu evreni daha dikkat çekici. Alışılageldiği üzere insanı ürküten bir atmosfer yerine hemen herkesin isteyebileceği, ‘beklenen’ bir gelecek çiziyor. Yazılım teknolojisi açısından bugünlerde arzu ettiğimiz bir gelecek çıkıyor karşımıza. Dolayısıyla, sokakta yürürken gözünü ‘akıllı’ telefon ya da tabletten ayırmayan günümüz insanının içine düştüğü ‘tuhaf’ durum, yerini bu tür şeylerin göze batmadığı bir dünyaya bırakıyor. Hatta Theodore, kız arkadaşım diye bahsettiği Samantha’nın bir bilgisayar yazılımı olduğunu söyleyince komşuları “Tamam, onu da getir pikniğe” diyebiliyor. Esasen bu durum, nice bilim-kurgu filminde tasvir edilen distopik gelecekten daha ürkütücü. Ne var ki film, bu dünyayı sadece arka fon olarak kullanıp daha basit bir şeyin peşine düşüyor. Romantik komedi olmadığı halde, romantik komedi filmlerinin klişesine sığınıyor: “Aradığın aşk, yanı başında!” Bütün o ilgi çekici gelecek atmosferi, insanın içine düştüğü ‘yalnızlık sendromu’ ve iletişimsizlik vurgusu böylesine basit bir söyleme feda ediliyor. Oyunculuklar bahsinde, Oscar’a aday olan Joaquin Phoenix, hepi topu üç insan yüzü görünen filmin yükünü başarılı bir şekilde taşıyor. Ancak Matthew McConaughey ve Leonardo DiCaprio’nun performanslarının yanında pek şansı yok. Spike Jonze’nin senaryosu ise bu naif söylemiyle Akademi’nin gönlünü çelebilir. ‘Aşk’ın talihsizliği, ‘Sadece Aşıklar Hayatta Kalır’ filmiyle aynı hafta gösterime girmesi. İki filmin ‘modern zamanlarda aşk’ bahsinde söylediklerine bakınca sıklet farkı ortaya çıkıyor. ‘Aşk’, doğrudan doğruya teknolojiyi hedef alarak, onu gerçeklik sanrısı veren bir ‘düşman’ gibi gösteriyor. Kökü geçmişe uzanan, günümüzden bir ‘Adam & Eve’ öyküsü anlatan ‘Sadece Âşıklar Hayatta Kalır’ ise teknolojiyle değil modern zamanlar ve o zamanın ‘çocuklarıyla’ problem yaşıyor. Başka bir deyişle, bütün naifliğine rağmen Theodore, Adam ve Eve’in acıyarak baktığı insanlardan biri! Esasında ‘Aşk’ın modern zamanlar ya da teknoloji ile bir derdi yok, sadece “Bakın gelecekteki halimiz bu; gelin birbirimizle iletişime geçelim” gibi hayli düz bir söylemin peşinde. Jarmusch ise bir şeyler söylemek için makinelerle donanmış bir geleceğe gitmeye gerek olmadığını, günümüzde durup şöyle bir etrafa bakmanın yeterli olacağını söylüyor. Hatta daha fazlasını: Eskiden âşık olmak bile insaniydi, şimdi ise insanla ilgili ne varsa hepsi yüzeysel! Daha karamsar fakat daha çarpıcı; üstelik ‘Aşk’ın peşinden koştuğu ‘gerçekliğe’ daha uygun.HAFTANIN FİLMLERİ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder