29 Temmuz 2014 Salı

‘Açlık, koruyacak kalbin kelimelerini’

Bir şairin en önemli ödevinin “metafizik olan’ı tırmalamak ve yakalamak olduğunu” söyleyen İhsan Deniz, son kitabı “Tam”da açlığın çileli, meşakkatli ve sarp yolundan kalbin kelimelerine iniyor; kalpten sadır olan dizeleriyle açlığın, salt bedenin ve ruhun terbiyecisi değil aynı zamanda kelimelerin de koruyucusu olduğunu gösteriyor.“Tam” açlığın tadına varmış bir nefsin şiirleri mi?Açlık hususunda kimi tecrübelerimin olduğunu söylemekle yetineyim ben. Evet, insan alışınca tat almaya başlıyor. Biliyoruz ki oysa, açlığa ‘alışmak’ doğru değil!Kutsi bir hadiste nefsin, ancak açlıkla terbiye olduktan sonra, “Sen kimsin, ben kimim?” sorusuna, “Ya Rab ben aciz, fakir bir kulunum, sen benim Rabb’imsin.” dediğini, daha önceki imtihanlarda ise, “Sen sensin, ben de benim.” şeklinde cevap verdiğini biliyoruz. Modern şiirin bireyin şiiri olduğu sıkça belirtilir. Bu bağlamda bireyden kastın “tok özne” olduğunu söyleyebilir miyiz? Yani, söylenebilir belki. Ancak, tam tersi ve hatta çok uç örnekler, yönelimler ve yaşama/algılama biçimleri de var. İnsanın kibri, gururu, en’aniyeti yeni değil ki.. Yani modern olmasıyla alâkalı değil. Modernizm onu besler, kışkırtır, azdırır o ayrı. Bakın, şiirin tekil ve biricik oluşu bütün zamanlar ve bütün sanat teorileri için geçerlidir. Dahası, her biricik şiir, ‘biricik’ özneye (aç veya tok, fark etmez) hitap eder. Şiiri yazan da ‘biricik’tir pek tabii. Gazelin aşk, kadın ve şarap şiiri olduğu söylense de anlam bütünlüğüne sahip olmaması hep üstü örtük bir eleştiriye tabi tutulur. Oysa aşka düşmüş, sevgiliye vurulmuş, şarapla sermest olmuş bir şairden, anlam bütünlüklü bir şiir beklemektir asıl yanlış olan. Tam’daki dizine bakıldığında gerek sayfalardaki boşluğun gerekse şiirin akışının “açlığın psikolojisine” uygun olduğunu görüyoruz. Bunu özellikle mi yaptınız?Hiç kuşkunuz olmasın. Öte yandan, pek çok dizenin mesafe olarak birbirine hayli uzak düşmesi, esasen, şiirde ilerlerken karşılaşılan fiili boşluk dolayısıyla hem bir duraksamayı, hem unutmayı hem de hatırlamayı doğuruyor. Bir de düşünmeyi, tabiatıyla.. Bu kitap okuru aynı zamanda düşündürsün istedim. Şiir dilinin vurgulu oluşu, tekrarlar, yer yer tek kelimelik yapı, bölümlerin/dizelerin azalıp çoğalması gibi bazı özellikler kitabın ayırıcı vasfını oluşturdu bana göre.“Tam” neyin tamlığını anlatıyor, iddialı bir isim değil mi?“Tam”, içerik, form ve örgü itibarıyla sıra dışı bir kitap oldu benim için. Bir şairin hayatında bu ve buna benzer kitapların olması gerektiğini düşünüyorum. İllâ değil elbette, olursa iyi olur kabilinden. “Tam”ın neyin tamlığını anlattığını (veya anlat(a)madığını) okurun algı/sezgi dünyasına bırakalım isterseniz. İddialı elbette. Söylemek bile fazla: Şiir bir iddiadır aynı zamanda. Kitap ise daha da büyük/çaplı bir iddia! Evet, iddia.. İddialıyım!“suyu, hurmayı/ sirkeyi/ inciri ve zeytini saymazsak eğer/ bu dünyada tadına varılacak/ ne var?” Niçin su, hurma, sirke, incir ve zeytini anıyorsunuz, dahası bunların dışında tadına varılacak bir şey yok mu?Var mı? Vardır hiç kuşkusuz. Ama benim için yukarıda sayılan gıdalar/nimetler manevî/metafizik birer sembol aynı zamanda. Bunların tadına bakmak, o hissi yaşamak dünyayı anlamaya yeter, diyorum esasen ben. Fazla şeye gerek yok. Beslenmek için azla yetinmenin önemli bir kazanç olduğunu düşünüyorum. Ama tadına varılan/varılacak başka şeyler de var elbette. Benim için, örneğin rock müzik eşliğinde yaptığım uzun mesafeli (10-15 km) yürüyüşleri bu sınıfa sokabiliriz. Çok fazla şeye sahip olmaktan, çok şeyin tadına bakmaktan, hırstan ve tamahtansa, azar azar yaşamayı, uzak, ağır, sakin, yavaş bir hayatı özlüyor insan.Açlığın salt aç kalmaktan ibaret olmayıp kalbe de dokunduğunu görüyoruz. Sanırım siz de bu bağlamda “Açlık/ koruyacak kalbin kelimelerini” diyorsunuz?Zaten esas iyileştirilmesi, masivadan kurtarılması gereken kalbimiz değil mi?. Açlık bir imkân. Kalbi sağaltma yolunda, aşk da bir imkân.. Zikr de öyle.. Bu bağlamda “kalbin kelimeleri” hayatî önemi haiz. Onları çok iyi muhafaza etmeliyiz. Kalpten sâdır olan bir sözü kimse tutamaz!Şiirlerinizi bulmak, edinmek zor bir uğraştan sonra mümkün oluyor. Buz ve Fire’den sonra toplu şiirler iki gelecek mi?Bu hususta üzgünüm. Yapabileceğim bir şey yok. İnternette bulunuyor, diyorlar.. Pek çok şiir kitabı basılır ve dağıtıl(a)maz Türkiye’de. Bazı yayıncılarda şu görüş hâkimdir: Kitabını bastık ya, daha ne istiyorsun! Kitap basmak çok matah bir şeymiş gibi, hele günümüzde.. Yani bir de dağıtmamızı mı istiyorsun, demek istiyor.. O da ne, nerden çıktı, der gibi.. Yeni yayınlandığı hâlde, ben de aradığım şiir kitaplarını bulamıyorum. Doğrusu, 35 yıl sonra buna da alıştım. Toplu şiirler için herhangi bir düşüncem, bir plânım yok şimdilik. Önümde, yine ‘uzun’ olacağını tahmin ettiğim yeni bir dosya duruyor zira: “Çok Şey Olmuş Bana”.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder