23 Temmuz 2014 Çarşamba

Bana isminin hikâyesini anlat!

Filiz Özdem’in hazırladığı Bana Adını Söyle adlı kitapta, Türk edebiyatının 24 yazarı “isim”leriyle kurduğu bağı anlatıyor. Kitapta Haydar Ergülen’den İnan Çetin’e, Karin Karakaşlı’dan Nursel Duruel’e pek çok yazar isimlerinin hikâyesini kaleme almış.Dünyaya gelen her insana iradesi dışında bir isim verilir. İsim verme yüzyıllar boyunca farklı geleneklerden beslenegelmiştir. Özellikle Anadolu’da, aileler çocuklarına kendi anne ve babalarının ismini verirler. Kimi bebeklerin nasibine de doğduğu yıl meşhur olan isimlerden biri düşer. Bazen dönemin şartları, yani darbeler, savaşlar, siyasi figürlerin başarıları da belirleyici olur. Kısacası her ismin bir hikâyesi vardır. Filiz Özdem, bir merakın peşine düşmüş ve yazarlardan isimlerinin hikâyesini dinlemiş. Bana Adını Söyle (YKY) adlı kitapta 24 yazar “isim”leriyle kurduğu bağı anlatıyor.İlginç hikâyelerden biri kitabın yazarı Filiz Özdem’e ait. Doğduğu hastanede görevliler, babaya “Adı ne olacak?” diye sorunca, henüz karar verilmediği için, halası aniden “Filiz” deyiverir. Eve gelince büyükler “Filiz de neymiş?” diyerek Esra’ya karar verir. Dede de sağ kulağa ezan okuyup sol kulağa Esra’yı fısıldar. Esra, yedi yıl sonra okula başlar. İlk gün öğretmen sınıfta isimleri okurken “Filiz” diye seslenir ama kimse oralı olmaz. Öğretmen soyismiyle seslenince gerçek ortaya çıkar. Hastanede verilen isim o yıllarda nüfus müdürlüğüne iletilmektedir. Haliyle Esra, yıllar sonra aslında Filiz olduğunu öğrenir.Filiz Özdem’inkine benzer bir kırılmayı, ilkokula başladığında adının Ömer Şahin olduğunu öğrenen Murat Yalçın yaşar. Annesi hamileyken izlediği bir Yeşilçam filminden etkilenip doğmadan karar vermiştir Murat’a fakat baba aynı görüşte değildir. Dedelerinin ismini yazdırmıştır nüfusa, “Ben dedelerimin adlarını vereyim de biz yine Murat deriz.” diyerek. Öyle de olmuş, ta ki ilkokula başlayana kadar. “Ömer Şahin” eline kalemi aldığında, müstear bir isme hiç gerek yoktur. İmdada “Murat Yalçın” yetişir.Kitapta isimlere alfabetik sırayla yer veriliyor. İlk konuk Aslı Serin, adına bir yazı yazmak için hayli uğraşmış. Ama adıyla pek barışık olmadığı hissi uyandıran bir yazı çıkmış ortaya. Ayşegül Çelik ise Refik Halit Karay’ın “Ayşegül” adlı hikâyesinden Ayşegül kitapları serisine uzanan çizgide ismiyle ilişkisini kaleme almış. Kitapta ilginç bir isim alma hikâyesi de Doğan Yarıcı’ya ait. Beş yaşındaki kardeşine, “Yeni doğan kardeşinin adını ne koyalım?” diye sorarlar, o da haliyle “Doğan!...” der. Boy boylayan, soy soylayan, çocuklara isim veren Dede Korkut geleneğinden gelen bir toplumda, elbette âlim, bilgin ve aile büyüklerinin de isim vermesine şahit olunur. Ece Ayhan’ın, yazar Sevgi Özdamar’ın adına “Emine”yi eklemesini belki de böyle değerlendirmek gerekir. Dünyaca ünlü Mısırlı ses sanatçısı Ümmü Gülsüm’den ilham alan Ece Ayhan, “O bir yere girince bütün erkekler ayağa kalkarmış, krallar da… Sen de öyle bir kızsın.” demiş ve Ümmü Gülsüm-Emine Sevgi benzerliğini kurarak, adının önüne bir “Emine” ekleyivermiş.UĞUR YÜCEL: ASLINDA ADIM ‘AMORTİ’ OLABİLİRDİİsimleriyle arası iyi olmayan yazarlar da var. Berat Alanyalı ve Gürsel Korat bunlardan. Berat Hanım, en çok isminin aslında bir erkek ismi olmasından yakınıyor. Telefonda Berat Bey’e bağlanmak isteyip bir hanımla karşılaşanların Bey’de ısrarı, sıradan durum olmuş artık. Gürsel Korat ise adını 1960 darbesini yapan generalden aldığı için üzgün. Uğur Yücel’in isim hikâyesi ise oldukça ironik. Babası Sabri Bey, Umur koymak ister, annesi ise bari “Onur olsun.” der. İsim tartışılırken babasına piyangodan amorti çıkar. Babası da, “Uğurlu geldi bu çocuk, Uğur olsun adı.” diyerek noktayı koyar. Uğur Yücel’in yorumu ise şöyle: “Bütün aile hayatını ancak kendi kendine amorti etti ben doğduktan sonra. Ben babamın yerinde olsam Amorti koyardım. (…) Son heceyi de iddiada kaybedip atardım Amor olurdu adım.”Kitapta ayrıca Betül Dünder, Burhan Sönmez, Faruk Duman, Haydar Ergülen, İnan Çetin, Karin Karakaşlı, Mahir Öztaş, Mehmet Zaman Saçlıoğlu, Nalân Kiraz, B. Nihan Eren, Nursel Duruel, Ömer F. Oyal, Özen Yula, Semra Topal ve Yiğit Bener, isimleriyle olan bağlarını, isimlerinin onlar için ne ifade ettiğini anlatıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder