2 Aralık 2014 Salı

Çocuk edebiyatında tekel endişesi

Resmî Gazete'de 3 Ekim 2014'te yayımlanarak yürürlüğe giren ‘Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim ve Kültür Yayınları Yönetmeliği' yayıncılar ve yazarlar tarafından tepkiyle karşılandı.Milli Eğitim Bakanlığı'nın (MEB) yeni yönetmeliğinin, yayıncıların çocuk edebiyatından örnekler yayınlamasının önünde engel olacağını belirten yayıncılar, yönetmeliğin yayınevleri üzerinde bir baskı unsuru olarak kullanılacağını ifade ediyor. Türkiye Yayıncılar Birliği, Çocuk ve Gençlik Yayınları Komisyonu Başkanı ve Günışığı Kitaplığı Genel Yayın Yönetmeni Mine Soysal, yönetmeliğin içeriğine itiraz ediyor: “Yeni yönetmeliğe göre MEB, okullarda okutulacak tüm edebiyat kitaplarını kendi belirleyecek. Hangi temalarda ve nasıl kitaplar okunması gerektiğini de belirleyecek. ‘Uygun' kitapların yazılmasını, basılı ve dijital olarak çoğaltılmasını ve dağıtımını da yine kendisi yapacak. ‘Uygunluğa' karar verecek olan, bakanlığın oluşturacağı 40 kişilik Yayın Danışma Kurulu ve 5 kişilik Yayın Alt Kurulu… Bu kurullar bakanlık çalışanlarından, yani çoğu kadrolu memurlardan oluşacak.” Yönetmeliğin sadece çocuk ve gençlik edebiyatı yayıncılarını ilgilendirmediğini belirten Soysal, genel anlamda edebiyat yayıncılığının etkileneceği görüşünde. Soysal, bu etkileri şöyle özetliyor: “İki temel nokta var, birincisi; eserlerin incelenmesinde ve seçiminde, Anayasa'ya ve 1739 sayılıMillîEğitim Temel Kanunu'na uygunluk aranacağı belirtiliyor ki, edebiyat eserlerinde yasalara ve Anayasa'ya uygunluk aramak olanaksızdır, yanlıştır. İkincisi, MEB yayıncılığa geri dönüyor ki, bakanlıkların yayın yapmaması, sektörün uzmanlaşması ve güçlenmesi için yıllardır atılan adımların boşa gitmesi demektir. Oysa yayıncılık, ancak uzman editörlerle yapılabilecek profesyonel bir iştir.” "MEB YETKİLİLERİNE SIKINTILAR ANLATILDI" Mine Soysal, yönetmeliği yayınlayan MEB Eğitim Araçları ve Yayınlar Daire Başkanı Ercan Şen'in İstanbul'da bir bilgilendirme toplantısı yaptığını hatırlatıyor. Çok sayıda yayıncının katıldığı toplantıda MEB yetkililerine, özellikle bakanlığın basılı ve dijital yayıncılığa geri dönmesinin sektörde oluşturacağı olumsuz etkilerin anlatıldığını söylüyor. Soysal, “Yayıncılar, 2004 öncesinde çok eleştirilerek terk edilen Talim Terbiye Kurulu onayı uygulamasından da vahim yeni bir döneme girilmesinden, nitelikli ve çağdaş kitapların okullara ulaşmasının büsbütün engellenmesinden duydukları endişeyi dile getirdi. Beklentimiz, MEB'in en kısa sürede yönetmeliği gözden geçirmesi, okuma kültürümüzün gelişmesi için uzun yıllardır çabalayan sektörle iyi niyetli ve şeffaf bir işbirliğine girmesidir.” diyor. Yayıncıların endişelerini sormak istediğimiz Bakanlık yetkilileri ise cevap vermekten kaçındı.“EDEBİYAT YAZARIN KONTROLÜNDE OLMALI"Samiye Öz (Can Çocuk Yayınları Genel Yayın Yönetmeni): “Çok ciddi bir sansür hazırlığındalar, bunu bürokratik kalıpların arkasına sokuyorlar. Ne derece düzgün insanların elinden geçecek bilmiyorum, ama ümitli değilim. Ümit etmeye çalışıyorum ki eğer hükümette kaldıysa düzgün insanların elinden geçsin, çocuklar doğru düzgün kitaplar okusun. Türkiye'de zaten insanlar okumuyor, okullarda öğretmenler büyük çaba harcayarak çocuklara düzgün kitaplar okutmaya çabalıyorlar. Zaten kitaplar ciddi bir incelemeden geçiyor. Bundan sonra kitapların nasıl bir sansürden geçeceğini bilmiyorum. Üzerine daha ne koyacaklarını merak ediyorum. Türkiye'deki her şey gibi bu konu da bulanık… Hangi ülkenin bakanlığı, çocuk edebiyatı alanına giriş yapar? Çocuk edebiyatının devletin kontrolü altına alınması akıl alacak bir şey değil. Edebiyat, yayıncının da değil, ancak yazarın kontrolünde olmalı. Yeni uygulamayla bu kontrol devletin eline verilmiş olacak. Ortalıkta hoş olmayan birçok boş laf dolaşıyor, umarım bunlar hoş sözlere dönüşür.” “ŞAİBELERE ORTAM YARATIR”Fatih Erdoğan (Yazar): “Okullarda verilen eğitimin doğal bir uzantısı olarak ders kitaplarının ve derslere yardımcı olabilecek türden kitapların belli bir müfredat çerçevesinde oluşturulması olağandır. Kavramsal olarak devlet var olduğu sürece bu devletin bir devlet politikası olur ve bu politika da öncelikle eğitim alanında iktidarlara her dönemde ve dünyanın her yerinde kendi zihniyetini okullar aracılığıyla çocuklara benimsetme sevdasını bahşeder. Tek tip bir eğitim sistemi olmalı mıdır, bir eğitim sistemi olmalı mıdır, okullar eğitme kurumları mıdır yoksa öğütme mekanizmaları mıdır, türünden sorulara yönelik kendi cevaplarımı saklı tutuyorum. Her durumda, bir ölçüde olağan karşılanabilecek veya eleştirilebilecek olan konu bir milli eğitim sisteminin kendi ders kitaplarını okullara (çocuklara) sunması veya sunulanlar üzerinde bir denetim hakkının olup olmayacağıdır. Bu ayrı bir tartışma konusudur. Milli Eğitim Bakanlığı'nın ‘edebiyat kitapları'na ilişkin bir (eski olmayan) yeni heveslere kapılması ise şaşırtmadığı kadar ürkütücüdür de. Anladığım doğruysa, yani okullarda okuyan çocukların hangi kitapları (ders kitaplarından söz etmiyoruz) okuyacağına o çocuklar veya o çocukların öğretmenleri veya anne-babaları değil de bakanlıktaki birkaç kişi karar verecekse, bu büyük bir sorumluluk. Eskiden Talim Terbiye onayı alamayan kitaplar okullara giremezdi, onun gibi bir şey mi tasarlanıyor? Yanlış olur ve şaibelere çok fazla bereketli bir ortam yaratır. Ama asıl vurgulanması gereken üst başlıklardan biri bu ülkede “eğitim” kavramıyla “edebiyat/sanat” kavramlarının ısrarla birlikte algılanmaya çalışılmasıdır. Eğitim yani ders kitaplarını ölçülendirebilir, belli kalıplara yerleştirebilirsiniz ama edebiyata bunu yapamazsınız. Edebiyat ölçüye gelmez. Eğitimi şemalara, müfredatlara sığdırabilirsiniz, edebiyatı sığdıramazsınız. Her şeyi hizaya sokarsınız ama sanat ve edebiyata bunu yapamazsınız. Edebiyat hizaya gelmez. Beyhude bir çabadır. Doğrusu nedir? Doğrusu ders kitapları dışındaki kitaplardan yararlanma, yani çocuklara derslerinin yanı sıra okuyacakları/yararlanacakları kitapları belirleme konusundaki yetkinin öğretmene ve sınıfına bırakılmasıdır. Yardımcı ders kitapları da buna dâhildir. Yayın hayatı çok hızlı gelişiyor. Öğretmenin veya öğrencilerin donuk bir müfredata hapis kalmak yerine yeni çıkan bir yayını sınıfta getirip paylaşması veya okunması için önermesi mümkün olabilmelidir. Öğretmenlerin kitap seçimlerini daha bilinçli yapabilmesi için çeşitli seminerlerle desteklenmeleri bu süreci daha da verimli kılar.”"KARARDAN ACİLEN VAZGEÇİLMELİ" Metin Celal (Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı): “2003 yılında Milli Eğitim Temel Kanunu'nun 55'inci maddesinde yapılan değişiklikle ilk ve ortaöğretim kurumlarında ders kitapları dışında okutulacak kitaplar ve eğitim araçlarından Talim Terbiye Kurulu denetimi kaldırılmıştı. Bu denetimin kalkması ile eğitim, çocuk ve ilk gençlik yayıncılığında önemli gelişme kaydedilmiş ve hem kalite hem de ürün sayısı artmıştı. 3 Ekim 2014 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan ‘Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim ve Kültür Yayınları Yönetmeliği' ile 11 yıl sonra ilk ve ortaöğretim kurumlarında ders kitapları dışında okutulacak kitaplara tekrar bakanlık denetimi getirilmekte. Aynı yönetmelik ile bakanlık yeniden yayıncılığa başlamakta ve eğitim, çocuk ve ilk gençlik yayıncılarının çok büyük ve rekabet edilemez bir rakibi haline gelmekte. Halen Türkiye'nin en büyük yayıncısı Milli Eğitim Bakanlığı'dır. Türkiye'de üretilen kitapların yüzde 48,5'ini ilköğretim ve lise öğrencilerine dağıtılan ders kitapları oluşturuyor. Hepsini üreten ya da kâğıdının cinsinden gramajına, içlerinde yer alacak metinlerden resimlere, noktasından virgülüne kadar denetleyerek ürettiren Milli Eğitim Bakanlığı'dır. Bu yönetmelikle MEB, çocuk ve ilk gençlik yayıncılığında da en büyük yayıncı haline gelecek. 10 yıldır hemen her yıl yüzde 10-15 büyüyen yayıncılık sektörü büyük bir yara alacak. Bu karardan acilen vazgeçilmesini, yayıncılık sektörünün olumlu gelişiminin engellenmemesini diliyoruz.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder