9 Aralık 2014 Salı

Herkes yazarlığı öğrenebilir

Son romanı “Gölgeler ve Hayaller Şehrinde” ile 2014 Sedat Simavi Edebiyat Ödülü’ne değer görülen Murat Gülsoy, 11 Aralık’ta ödülüne kavuşacak. Gülsoy ile onuncu yılında genişletilmiş baskısıyla yeniden yayımlanan “Büyübozumu: Yaratıcı Yazarlık” kitabını, yazarlık kurslarını, ‘bilinçli okur’u, popüler edebiyatı ve ödülü konuştuk.‘Yazmaya başlamanın ilk adımı okumaksa ikinci adımı yazmaktır’ diyorsunuz. Çok okumak, yazmak için hep tavsiye edilir ama siz bilinçli ya da disiplinli bir okumayı mı kastediyorsunuz?Yazmak arzusu duyan kişilerin zaten iyi okurlar olduğunu varsayıyorum. “İyi okur” derken de derinlemesine okumaktan söz ediyorum. Önemli olan, okuduğumuz kitapların sayısı değildir, hangi kitapları ne kadar derinlemesine okuduğumuzdur. İnsan yaşamı yeterince uzun değil. Dolayısıyla bu konuda insanın kendini eğitmesi gerekir. Yazmak ve okumak, edebiyatla ya da daha geniş anlamda sanatla uğraşmak insanın kendi üzerinde çalışması demektir. Bir başka önemli nokta da etkilenmektir. Edebiyat ya da sanatın amacı bir etki yaratmaktır. Etkileyebilmek için etkilenebilmek gerekir. Aşk gibi... Sevmeyi bilmeyen, sevilmez de... Bu yüzden sizi etkileyen yazarları bulmanız gerekir öncelikle. Antolojiler, dergiler iyi başlangıç noktalarıdır. Bir antolojide örneğin yüz yazardan seçilmiş metinler vardır. Bunlardan belki otuzundan etkilenirsiniz, belki sadece bir iki tanesinden... İşte “bilinçli okur” olarak yapmamız gereken, o yazarların peşine düşmektir. Onların diğer yapıtlarını okumak, onlar hakkında yazılmış eleştirilere göz atmak, o yazarları dönemleri içinde değerlendirmek ve en önemlisi de “ben neden bu yazardan etkileniyorum?” diye sormak, insanın okuma macerasını geliştiren adımlardır.‘Yazmak öğrenilebilir mi?’ sorusu tartışılır hep. Bu durumda önce bilinçli okumayı mı öğrenmeli?Bir öncelik yok. Okumak ve yazmak... İkisi beraber, yan yana gidecek eylemler. Ben herkesin yazması gerektiğine inanıyorum. Yazmak çok önemli ve üst düzey zihinsel bir etkinliktir. Düşünmek gibi... Nasıl ki herkes düşünsün istiyoruz, yazmayı da aynı şekilde önemsemeli ve öneminin farkına varılmasını sağlamalıyız.Herkes yazsın demişken, yazarlık atölyeleri yeni başladığında bir güvensizlik olduğunu, on yılda atölye katılımcılarının edebiyat dünyasında gösterdiği varlıkla bu algının silindiğini söylüyorsunuz? Kimler var eserleriyle var olan?Çok sayıda yazar yetişti. Birçok kitap yayımladılar, hatta edebiyat ödülleri aldılar. Ancak onların isimlerini ben etik olarak zikretmiyorum. Birincisi sadece kitap yayınlatanlar yazar oldular diye basite indirgemek doğru olmaz. Henüz yazdıklarını yayınlatmamış ama çok iyi yazarlar var atölyemde. İkincisi, yazarlar böyle bir eğitim aldıklarını söylemek istemeyebilirler, buna da saygı göstermek gerekir. Kimileri özgeçmişlerinde yer veriyor atölyeme katıldıklarını ama ben isim saymak istemem.Herkese yazarlığı öğretebiliyor musunuz? Başarı oranı nedir?Evet, sabırla ve arzuyla çalışmaya devam eden herkes yazarlığı öğreniyor. Önemli olan devamlılık. Eğitim, kültürel birikim, yaşam deneyimi, kısacası her şey insanın yazar olma sürecinde etkili... Ama bence en önemlisi yazıyı insanın hayatına dâhil etmesi.‘Kim korkar popüler edebiyattan?’ başlıklı yazınızda pasif okuma ile yetinmeyen yeni bir okuryazar tipinden bahsediyorsunuz. Eleştiren, öneren, paylaşan… Sizce sosyal medyadaki ‘kitap’ paylaşımları bir başka “popülerlik” değil mi?Okurların gönüllü olarak yazdıkları yazılar çok daha sahici oluyor. Sosyal medyanın bu şekilde kullanımı çok önemli. Ben bir yazar olarak, insanların yazdıklarımı okuduklarında ne düşündüklerini çok merak ederim. Sadece eleştirmenlerin görüşünü değil, herkesin ne düşündüğünü merak ederim. Sosyal medya bunu sağlıyor. Ayrıca insanlar sadece okudukları üzerine düşüncelerini paylaşmıyorlar; bu kanalları kullanarak okuma grupları, kulüpleri kuruyorlar, okuduklarını yüz yüze tartışıyorlar. Bunlar “popülerlik” kavramının çok ötesinde bir yere götürüyor bizi. Okurla yazarın ve belki de daha ilginç olanı bir kitabın okurlarının buluşmalarını, fikir alışverişinde bulunmalarını sağlıyor.Son olarak, kurmacanın büyüsünü çözebildiniz mi?Öğrenme süreci asla bitmez. Biz ilerledikçe bizden uzaklaşan bir ufuk çizgisi gibi.En çok emek verdiğim kitap“Gölgeler ve Hayaller Şehrinde” adlı son romanınız 2014 Sedat Simavi Edebiyat Ödülü’ne değer görüldü. ‘Yaratıcı Yazarlık’ üzerine yıllardır kafa yoran bir yazar olarak kurmaca metinlerinizin ödüllendirilmesi nasıl bir duygu?Sadece yaratıcı yazarlık dersleri veriyor olsaydım ve bu ödül verilseydi tuhaf olurdu gerçekten de. 1990’dan beri öykü, roman, deneme, inceleme yazıyorum; yayıncılık yapıyorum. Gölgeler ve Hayaller Şehrinde benim 7. romanım ve 14. kitabım. Diğer kitaplarımdan farklı olarak 19. yüzyıl sonu ve II. Meşrutiyet’i anlatan özel bir araştırma gerektiren bir roman. Üzerinde uzun zaman çalıştığım, belki de en çok emek verdiğim kitap oldu. Bana Sedat Simavi gibi önemli bir ödül kazandırdığı için çok mutlu oldum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder