8 Ocak 2015 Perşembe

Gazetecinin zeki, çevik ve yandaşı makbuldür!

Aylık tarih dergisi #tarih, ocak sayısında 1830’lardan günümüze iktidarın medyaya baskısının tarihçesini araştırdı. Murat Toklucu’nun hazırladığı dosyaya göre, ‘basına egemen olmak, aynen bugün olduğu gibi, dün de iktidar sahipleri tarafından bir hak olarak görülüyordu.’Türkiye’de iktidar, her dönemde basını kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaya çalıştı. Ancak bugün gelinen noktanın tek sebebi iktidarların baskısı değildi. #tarih dergisi 2015’in ilk sayısında, kapak konusunu 1830’lardan günümüze kadar Türk medyasının üzerindeki baskıya ayırdı. Murat Toklucu’nun hazırladığı “Devletin Eli Hep Basının Üzerindeydi” dosyasında, baskı tarihçesi sekiz dönemde inceleniyor.‘Sansür Kurulu’ iş başında1831-1908 Türk Basınının Erken Dönemi’nde, devlet kontrolünde yayımlanan Takvim-i Vekayi, Ceride-i Havadis ve özel teşebbüsün ilk gazetesi Tercüman-ı Ahval çıkıyor. Daha sonra yayınlanan Tasvir-i Efkar, Muhabir ve daha birçok gazete muhalif yazılar nedeniyle kapatılıyor, gazeteciler sürgün ediliyor. 23 Nisan 1877’de, İçişleri Bakanlığı’na bağlı bir Sansür Kurulu oluşturuluyor. Yazı işleri müdürleri gazeteyi baskıya yollamadan önce bütün yazıları bu kurulun onayına sunuyorSoma-Bandırma demiryolunu yazdı, öldürüldü1908-1918 İttihat ve Terakki dönemi diye adlandırılan ikinci dönemde üç muhalif gazeteci; Hasan Fehmi, Ahmet Samim ve Zeki Bey’ler öldürülüyor. 9 Haziran 1910 gecesi, Bahçekapı’da öldürülen Ahmet Samim, Sada-yı Millet gazetesinin yazarlarından. Yazılarıyla İttihatçıları rahatsız eden Samim, Divanı Harbi Örfi’nin gizli işkence usullerine dair belgeleri ve Soma-Bandırma demiryolu imtiyazının içyüzünü açığa çıkardığı için öldürülmüştü.Atatürk’e özür telgrafı çeken gazeteciler, beraat etmişti1925-1929 Takrir-i Sükun Dönemi’nde Şeyh Sait isyanından üç hafta sonra çıkarılan Takrir-i Sükun Kanunu, TBMM’yi devre dışı bırakarak Bakanlar Kurulu’na olağanüstü bir yetki tanıyor. Ardından bütün muhalif gazeteler kapatılıyor ve gazeteciler isyana yol açtıkları gerekçesiyle yargılanıyor. Fakat daha sonra bütün gazeteciler, Atatürk’ten özür ve af dileyen telgraf çektikten sonra beraat ediyor.Bir gazete yağmalandı1930-1946 Matbuat Dönemi’nin en önemli olayı hiç şüphesiz, 4 Aralık 1945’te yapılan Tan gazetesi baskını. 2. Dünya Savaşı yıllarında tek parti rejimi altındaki Türkiye’de savaş karşıtı ve anti-faşist demokrasi cephesinin bayraktarlığını üstlenen Tan’ın merkezi ve matbaası, 4 Aralık 1945’te elleri balyozlu bir grup tarafından yağmalandı. Gazete sahipleri Sabiha ve Zekeriya Sertel yargılandılar, beraat ettiler ama ülkeyi terk etmek zorunda kaldılar. Vatan gibi diğer gazeteler ise Tan’a sahip çıkmak yerine bu baskını, komünizme karşı haklı bir tepki olarak değerlendirdi.‘Besleme basın’ dönemiCumhuriyet tarihinin en büyük iktidar-basın kavgası, 1946-1960 Çok Partili Dönemi’nde yaşandı ve bugünlere hiç de yabancı olmayan ‘besleme basın’ ifadesi ilk kez o dönem ortaya çıktı. Adnan Menderes iktidarı, basını ekonomik olarak sıkıştırmak için hamleler yapıyor. Gazeteler için bugün bile önemli bir gelir kaynağı olan resmi ilanlar o yılların gazeteleri için hayati önem taşıyor. Resmi ilan dağıtımında tiraj, kadro gibi bazı kıstaslar olmasına rağmen DP hükümeti, bu kıstasları göz ardı edip, ilanları istediği gibi yandaşlarına veriyor.Patronlar gazetecilere karşı“1960-1980 Mücadele Yılları”nın en önemli olayı, 8 gazetecinin öldürülmesinin yanı sıra, 1961’de gazetecilere yeni haklar tanıyan kanunu protesto eden 9 gazete (Akşam, Cumhuriyet, Dünya, Hürriyet, Milliyet, Tercüman, Vatan, Yeni İstanbul, Yeni Sabah) patronunun gazetelerini üç gün çıkarmama kararı almasıydı. Gazeteciler de buna karşı eylemler yapıyor ve üç gün boyunca Basın adlı başka bir gazete çıkarıyorlar. Gazeteciler, yaptıkları sokak eylemlerinde ‘Patronlar paralarını, biz hayatımızı koyduk’, ‘Gazeteyi patron değil, biz çıkarıyoruz’ yazılı pankartlar açıyor.3 bin gazeteci yargılandı12 Eylül 1980 darbesiyle başlayan sıkıyönetim süreci, gazeteciler için de kara günlerin başlangıcıydı. “1980-1990 Evren’li ve Özal’lı Yıllar” olarak ifade edilen bu dönemde, gazeteci Hıfzı Topuz’un aktardığı rakamlara göre 1980-1990 arasında 2 binin üzerinde basın davası açıldı, 3 bin gazeteci, yazar ve yayıncı yargılandı. Yazı işleri müdürlerine 5 bin yıldan fazla hapis cezası verildi.37 fail-i meçhul“1990-2000 Faili Meçhul Yıllar” dönemi, basın tarihinin en karanlık yılları. Bu dönemi anlatmak için öldürülen gazetecilerin listesini vermek bile yeterli. 1990’larda tam 37 gazeteci ve yazar, çoğu aydınlatılamayan, şüpheli suikastlara kurban gitti. En kötü yıl, 14 gazetecinin öldürüldüğü 1992 yılıydı. Çetin Emeç, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Metin Göktepe bu dönemde öldürülen gazeteciler arasındaydı.Kâbus gibi yıllar#tarih dergisi Genel Yayın Yönetmeni Gürsel Göncü, ‘edito’ başlıklı yazısında son 14 yılı “2000-2014 Kâbus Dolu Yıllar” başlığıyla değerlendiriyor. Göncü’nün ifade ettiği gibi, 14 Aralık 2014 sabahı Zaman Gazetesi’ne ve Samanyolu TV’ye yapılan baskının ne anlama geldiğini anlamak için 184 yıllık basın tarihine bakmak yeterli. Medyaya baskının önlenemez yükselişi, görünen o ki, hiç de sürpriz değil.Tarihî bir kare28 Nisan 1994’te yayımlanmaya başlayan Özgür Ülke, Özgür Gündem’in devamıydı. 220 sayısı toplatılan gazetenin İstanbul ve Ankara binaları 3 Aralık 1994’te bombalandı. Gazete yetkilileri, Başbakan Tansu Çiller imzalı bir gizli genelgedeki ‘Başta Özgür Ülke olmak üzere yıkıcı ve bölücü yayınların bertaraf edilmesi’ ifadesine dayanarak patlamadan devleti sorumlu tuttu. Patlamadan sonra sanatçılar gazeteye destek verdi. Fotoğrafta, İstiklal Caddesi’nde Özgür Ülke satma eylemi yapan Murathan Mungan, Latife Tekin, Lale Mansur, Orhan Pamuk ve Orhan Alkaya görülüyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder