15 Ocak 2015 Perşembe

‘Resme katkıda bulunmak içimden gelmiyor’

İstanbul Modern’deki retrospektifler serisi Türk resminin önemli ismi Mehmet Güleryüz ile devam ediyor. Geçtiğimiz hafta, Levent Çalıkoğlu’nun küratörlüğünde açılan sergide Güleryüz’ün yarım asrı aşan sanat hayatının önemli örnekleri; yağlıboya tablolar, desenler, heykeller ve defterler yer alıyor. Ressam ve resim kavramlarını yeniden düşündüren, sorgulatan “Ressam ve Resim” sergisi 28 Haziran’a dek ziyaret edilebilir.Sanat yaşamınızda yarım asrı geride bıraktınız. En son eserinizi ne zaman yaptınız?Dün! Bir çizimdi. Bir kere her an çizen biri olarak, bu sabah da çizdiklerimi de katabilirim işin içine ama büyük yapıt söz konusu olursa ben büyük yapıtla küçük yapıt arasında çok büyük bir fark görmüyorum. Çünkü en önemli şey resim yapıyorsanız, resim düşüncenizin kayıtları. Eğer şairseniz bir gazete kâğıdına yazdığınız not da sizin son çalışmanız olur. Müsveddelere de değer veriyorsunuz yani…Müsveddeler çok önemli. Her not önemli. Resim, resim yapıldığı zamanla kaim bir olay değil. Resim, sürekli resim düşüncesi sayesinde ortaya çıkar. En son ne zaman resim düşündünüz diye soracak olursanız, iki dakika öncesine kadar resim düşündüm diyebilirim. Bu bütünü kavrayan bir haldir. Bir kere doğuşunuzla ilgili eğer bu işin insanıysanız, adeta onunla, onun için doğuyorsunuz. Orada şu anda resme başladım diyemiyorsunuz.Yapmayı tasarladığınız büyük resim, heykel ya da yeni bir çalışma var mı bugünlerde?Şu anda resim yapmamaya özen gösteriyorum. Nedeni de içinde bulunduğumuz ortamlarda resmin metalaşması problematiği ve toplumsal politik ortamın, bir anlamda beni küstürmesi. Katkıda bulunmak içimden gelmiyor, büyük yapıtlar yapma konusunda kendimi engelliyorum. O yüzden son iki yıldır sadece desen yapıyorum. Şu anda içinde olduğumuz, son günlerin halleri, ülkedeki bitmez tükenmez gerginlik ortamları; bunlar arasında hiçbir şey olmamış gibi devam etmek belki bir gücü gösterir. Ama ben böyle bir güç gösterisi yapmak istemiyorum. Kırılıyorum ve kırıldığımı da göstermek istiyorum. Beni resimden koparacak hiçbir şey yok ama katkımı azaltıyorum ve şu anda bütün gücümü kullanmak istemiyorum.Böyle ortamlarda sanat daha fazla ortaya çıkmaz mı?Daha fazla ortaya çıkar ama zaten siz kendinize de kızıyorsunuz sonuçta, kendinize verdiğiniz bir ceza bu sizin. Kimsenin aldırdığı yok, hatta daha da mutlu oluyorlar. Hakikaten son yıllardaki ortamı değersiz buluyorum. Bu acıklı bir şey. Son birkaç yıldır bu katileşti benim için. “Tezi olan galerilerin hayatta kalma şansı kalmadı”Bir kitabınızda 50’li, 60’lı yılların, loş ortamına rağmen sanatın daha bağımsız olduğunu söylüyordunuz. Peki, günümüzde sanatın bağımsızlığı ne durumda?Günümüzde sanatın en bağımsız göründüğü bir hal varken aslında birinci derecede çok da kontrol altında. Öyle ki, eskiden ilgi görmediği zamanda sanatçının önünde açık davranma alanları vardı. Bugün müthiş bir piyasa var. Hemen her şeyi daha hareket ederken kontrol eden, buna da aman belli hareketler değerler, zayi olmasın, biz anında, vaktinde görelim, keşfedelim ki katkımız olsun diyen bir anlayış var. Aslında bunların hepsi bir an evvel bir prodüksiyonun, o alanın kontrolünün ele geçirilmesi meselesi. Bu büyük bir tüketim ve onun madde değerleri üzerine bir kontrol esas hale geldi. Bir de sizin neyi önemseyeceğiniz de size empoze ediliyor. Kontrol siz kendi elinizde zannederken, kontrol aslında büyük kurguyu kontrol eden mekanizmanın elinde. Çünkü sanat endüstrisi bugün son derece etkin.Ama diğer yanda küçük galeriler kapanıyor, imkânı olanlarsa yurtdışına gidiyor. İçeriden bir gözle, neler oluyor?Şu anda bence gerçekte zor bir ortama girildi. Çok tehlikeli ve zor bir süreç. Şu anlamda düşünürseniz bugün sanat gösterme, bir maddi imkân meselesi. Bir tarafta birçok bankanın sanat galerisinde küratörleriyle oluşturdukları seçkiler var ve bu bankalar büyük sanat fuarlarına destek olarak kendi koleksiyonlarının destekçisi ve garantörü olma noktasındalar. Diğer tarafta kendi başına kısıtlı sermayeyle sanatçı seçen ve bunu ulaştırmaya çalışan galerilere yaşam şansı ortadan kalkıyor. Ve son zamanlarda kapanan galeri sayısı çok arttı. Eskiden yükseldiğine inandığımız bir sanat merakı da giderek zayıflıyor. Nedenlerinden biri sanat açık artırmalarında eserlerin belli bir piyasada el değiştirmesi ve yükselen fiyatlar. Zaten kaynaklarını takip ettiğinizde ortaya belli bir ticari oyun sisteminin çıktığını görüyorsunuz.Peki, sanatçı bu oyunun neresinde?Sanatçı ister istemez bunun içine girmek zorunda. Çünkü piyasada olmazsa yok farz ediliyor. Ama en küçük rol de tabii ki sanatçının. Eskiden bir sanatçı, özgürlüğüyle bir kale oluşturabilirdi. Bugün o kale küratör sistemiyle yıpratılmış ve o adeta ortadan kaldırılmış durumda. Galerilerin kendi seçtiği, ekibine aldığı sanatçıyla olan ilişkisi de, galerinin de kontrol edilmesi gerektiğini ortaya çıkarmıştır. Daima ticari olan galeriler, büyük sistemle ilişkili olan galerilerin yanında bir tezi olan ve kendi tezine uygun sanatçı seçip onun yanında duran ve onunla beraber adımlayan galeriler de var. Ama onlar artık bu büyük markette kendi başına hayatını idame ettirme imkânından uzaktalar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder