19 Mayıs 2014 Pazartesi

Bilinmeyen yönleriyle camilerimiz

“Bilinmeyen Yönleriyle” üst başlığını taşıyan ve Ayasofya’dan başlayarak Fatih, Süleymaniye, Sultanahmet ve Selimiye camilerini ele alan beş kitaplık seri Kaynak Yayınları tarından okura sunuldu. Yavuz Afşar’ın yayına hazırladığı eserler, Halit Ömer Camcı ve Mehmet Çiftçi’nin fotoğraflarıyla zenginleşmiş.Osmanlı Devleti’ne beş yüz yıldan fazla başkentlik yapan İstanbul’un sahip olduğu zenginliklerin başında camiler gelir. Özellikle selatin camiler külliyesi, aşevi, türbeleri, haziresi ile bulunduğu çevreye ayrı bir anlam kazandırır. Peki, yerli-yabancı turistler için ilk uğrak yerlerinden olan camiler hakkında ne kadar bilgi sahibiyiz? Ayasofya ile birlikte, adlarını, yaptıran padişahtan alan dört büyük cami, “Bilinmeyen Yönleriyle” iki kapak arasına girdi. Yavuz Afşar’ın kaleme aldığı beş kitaplık seride, İstanbul’dan Ayasofya ile Fatih, Süleymaniye ve Sultanahmet camii ve külliyeleri, Edirne’den de Selimiye Camii ve Külliyesi, müstakil kitaplar şeklinde okura sunuldu. Kaynak Yayınları tarafından yayımlanan kitaplarda camilerin yapılış hikâyesinden başlayarak inşa süreci, önemi, külliyesi, avlusu, kubbesi, minaresi, hatları ve kitabeleri ile tüm özellikleri tek tek ele alınıyor. Kitaplar, çokça uğradığımız ama hakkında az şey bildiğimiz kutsal mekânlar hakkında tafsilatlı bilgiler sunuyor.Süleymaniye, imparatorluğun yeni simgesiKanuni Sultan Süleyman, 1547’de yaptığı barış antlaşması ile İspanya Kralı ve Cermen İmparatoru V. Karl’ı vergi ödemeye mahkûm eder. Böylelikle “imparator” unvanının Osmanlı’ya ait olduğunu da kabul ettirir. Kanuni, adına bir imparatorluk camisi için çalışma başlatır. Mimarbaşı olarak da Mimar Sinan göreve getirilir. Koca Sinan, arazide iki yıl kadar çalışma yaptıktan sonra temele ilk taş konulabildi. Elbette Ayasofya’dan geri kalmaması gerekiyordu. Klasik Osmanlı mimarisinin zirve eserlerinden Süleymaniye Camii için Haliç’e hâkim bir tepe seçildi. Bittiğinde, etraftan bakılınca Ayasofya’nın tek rakibiydi. 1550’de başlanan ve 3.200 kilo altına mal olan cami (zamanın Osmanlı bütçesinin onda biri), 7 yılda tamamlanarak 1557’de açılır. Müslümanlar nazarında Kâbe, Mescid-i Nebevi ve Mescid-i Aksa’dan sonra dördüncü en kutsal mabet kabul edilen Süleymaniye Camii, ihtişamını bugün de koruyor.Mimarının hayatına mal olan cami: FatihOsmanlı’da Ayasofya’yı geçme yarışında verilen eserlerden ilki Fatih Sultan Mehmet adına yapılan Fatih Camii’dir. İstanbul’da yapılan ilk sultan camisi olan Fatih Camii’nin mimarı, yıllar sonra halefi olacak zatla aynı adı taşımaktadır: Atik Sinan. Rivayete göre, caminin iki önemli sütununu getirtmek için padişah hayli çaba sarf eder. Ancak Atik Sinan, sütunların gereğinden uzun olduğunu görüp yerlerine koymadan önce kestirir. Ne var ki sütunlar bu sefer kısa gelmektedir. Bunu duyan padişah, mimarı yanına çağırıp, “Sütunları kesip kısalttın ve benim camimin Ayasofya’dan daha alçak olmasına yol açtın.” der. 7 yıldan fazla emek verdiği cami, sonunda mimarının canına mal olur. Fatih Camii için az bilinen bilgilerden biri de 1766’daki depremde tamamen yıkılıp yeniden inşa edildiğidir.İki komşu: Ayasofya ve Sultanahmet“Bilinmeyen Yönleriyle” serisinin iki kıymetli kitabı ise yüzyıllardır birbirine bakışan Ayasofya ve Sultanahmet hakkında. İstanbul’da özellikle Sinan mührü olan eserlerle büyük etkisi olan Ayasofya, ihtişamıyla bin yıldan fazla süredir ayakta. Doğu Roma İmparatoru Iustinianos tarafından yaptırılan ve inşasına 532’de başlanan “Hagia Sofia” (Kutsal Bilgelik), beş yıl on ayda tamamlanarak 537’de açılır. Ayasofya, İstanbul’un fethi ile camiye dönüştürülür. Cumhuriyetin kurulmasından sonra da ibadete kapatılarak müze yapılır. O zamana kadarki camilerin en büyüğünü yaptırarak adını kalıcı kılmak için I. Ahmet tarafından inşa ettirilen Sultanahmet Camii için tam da Ayasofya’nın karşısı seçilir. Sedefkâr Mehmet Ağa mimarlığında 1609’da başlanan cami, 7 yıl 5 ay 6 gün sonra 1617’de tamamlanır. Evliya Çelebi’ye göre caminin temel şeyhi bugün Üsküdar’ın manevi misafiri olan Aziz Mahmud Hüdai Hazretleri’dir.Serinin beşinci kitabında ise Mimar Sinan’ın ustalık eseri Edirne Selimiye Camii etraflıca ele alınıyor. Mimar Sinan, Süleymaniye Camii ile heybetine rakip olduğu Ayasofya’nın kubbe ölçüsüne ulaştığı bu eserinde pek çok yönden Ayasofya’yı aşmayı başarmıştır. Selimiye ayrıca “kapladığı yer bakımından” dünyanın en büyük camisi olarak tarihte yerini almıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder