28 Mayıs 2014 Çarşamba

Hep yürüyeceğiz hiç durmadan…

Kırık Testi serisinin yeni kitabı Mefkûre Yolculuğu’nda Fethullah Gülen, hemen her fırsatta sözü sohbet-i cânâna getiriyor. Allah ile bağını zayıflatan insanın menfaat, bencillik, atalet, nefret, gaflet gibi ağır ‘hastalıklara’ tutulmasını sürpriz saymıyor.Fethullah Gülen Hocaefendi'nin sohbetlerinden ve sorulara verdiği cevaplardan oluşan Kırık Testi serisi 13. kitaba ulaştı. Okuru için bir ırmaktan su içer gibi akıp giden bu uzun soluklu seride geriye dönüp bakınca Gülen'in düşünce dünyasının izini sürmek mümkün.Mefkûre Yolculuğu (Nil Yayınları), Kırık Testi serisinin diğer kitapları gibi, ağırlıklı olarak, insanın manevi yolculuğunda önüne çıkan ‘kara deliklere' ve tuzaklara dikkat çekiyor. Bir idealden, Hocaefendi'nin ifadesiyle mefkûreden yoksun ruhları pörsüten ve atalete sevk eden sebeplere karşı insanı uyarıyor.Hocaefendi'nin eserlerine dakik bir gözle bakıldığında ilk fark edilecek şey, onun enfüsî âlemlere açık kavram ve his dünyasıdır. Sadece Kırık Testi serisindeki kitapların adları bile onun, ‘şanlı' geçmişin hamasetinden ya da bugünün kısır çekişmelerinden uzak, aydınlık bir gelecek rüyasıyla meşgul olduğunu gösterir: Ümit Burcu, Diriliş Çağrısı, Vuslat Muştusu, Cemre Beklentisi, Yaşatma İdeali, Yenilenme Cehdi… Kavramlar evreni ise sürekli karanlıktan, savaştan, talandan, yağmadan dem vurulan yaşadığımız dünyanın çok uzağında, ağyara değil yâra ayarlı, ötelere meftun ve başkalarının dertleriyle hemhal bir insan portresi sunuyor: Adanmışlık ruhu, sohbet-i cânân, istiğna, mahviyet, yaşatmak için yaşamak, kendini sıfırlama…BUGÜN KESTANE PAZARI'NA GİT DESELERYarınki Türkiye adlı eserinde Nurettin Topçu, sanki kendi zamanını aşarak bugünün nesline seslenmiş gibidir. Geleceğin Türkiye'sinin mimarlarını tarif ederken yıllar sonra Gülen'in kitapları, sohbetleri, vaazları ve yaşantısıyla şekillenecek ‘Gönüllüler'in resmini çizer âdeta: "Yarınki Türkiye'nin kurucuları, yaşama zevkini bırakıp yaşatma aşkına gönül verecek, sabırlı ve azimli, lâkin gösterişsiz ve nümayişsiz çalışan, ruh cephesinin maden işçileri olacaklardır. Bu ruh amelesinin ilk ve esaslı işi, insan yetiştirmektir. Hünerleri hep fedakârlık olan bu hizmet ehli gençler, hizmetlerinin mükâfatını da hizmet ettikleri insanlardan beklemeyecekler, sonsuzluğa sundukları eserin sesinin akislerini yine sonsuzluktan dinleyeceklerdir.”Mefkûre Yolculuğu'nun ‘Geleceği İnşa Edecek Fikir Mimarları' başlıklı bölümünde Fethullah Gülen Hocaefendi, bir soru üzerine, küçük büyük demeden insan yetiştirmenin öneminden bahisle kendi hissiyatını şöyle anlatıyor: “Ben şu an yetmiş dört yaşındayım. Ama bugün bile bana Kestanepazarı'ndaki Tahta Kulübe'de bir vazife verseler, koşa koşa gider, o vazifeyi yapmaya çalışırım. Belki bazı arkadaşlar bu işi basit ve küçük görebilir. Fakat ben hiçbir zaman bu vazifeyi küçük göremedim ve görmem. Hatta bugün de, bazıları burada arkadaşlarla beraber ders ve müzakere etmemizi, benim talebelerle meşgul olmamı basit ve küçük bir iş gibi görebilir. Hâlbuki bana göre bu, insanı alıp en yüksek seviyelere ulaştıracak en önemli meşguliyettir.”Fethullah Gülen Hocaefendi, hemen her soruda sözü sohbet-i cânâna getiriyor ve Allah ile münasebeti en öncelikli mesele olarak değerlendiriyor. Allah ile bağını zayıflatan insanın menfaat, bencillik, atalet, nefret, gaflet gibi ağır ‘hastalıklara' tutulmasını sürpriz saymıyor. ‘Ömür Boyu İstiğna' başlıklı bölüm ise Gülen'in bütün hayatı boyunca rehber edindiği ve etrafındaki herkese tavsiye ettiği istiğna düsturuna bir kez daha vurgu yapıyor. ‘Makam için bel kırıp boyun bükenler'den olmamak gerektiğine değinen Gülen, ‘dünyaya kapalı, Allah'a açık' yaşamanın gereklerini şöyle sıralıyor: “Allah'ın inayet, rıza ve teveccüh kapılarının size açılmasını istiyorsanız, dünyevî her türlü beklentiye karşı bir ömür boyu kapılarınızı sürekli kapalı tutmanız gerekir.”Mefkûre Yolculuğu, günümüz insanının, özellikle de insanlığa hizmet için yola çıkan ‘karasevdalılar'ın derdine derman olacak sorulara, her zaman olduğu gibi ‘aleyküm enfüseküm' ferman-ı ilahisi düsturunca cevaplar veriyor. Kur'an-ı Kerim'in ışığında ve Asr-ı Saadet'in aydınlık koridorlarında dolaşarak, dünyanın ağırlığı altında ezilme tehdidiyle karşı karşıya bulunan insana mefkûresini unutmamanın yol haritasını çiziyor. En önemlisi de ‘gayrı'ya ve ağyara takılmadan, nazarları kendi iç dünyamıza çevirmeye ve insanlığa hizmet için hiç durmadan yürümeye çağırıyor:“Hep yürüyeceğiz, kimseyi karalamadan, kimseye çamur atmadan; daha çok düşüncelerimizi aksiyona göre planlayarak, aksiyonlarımızı da cankurtaran ekiplerin üslubuyla sürdürerek… Kansız-irinsiz, kinsiz-nefretsiz yolcuların da bulunduğunu göstermek için, yollara da, yollardaki tersliklere de takılmadan hep yürüyeceğiz…”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder