30 Haziran 2014 Pazartesi
Zincir müzeler dönemi
28 Haziran 2014 Cumartesi
Ne çok sesimiz var!
27 Haziran 2014 Cuma
Eski dost, düşman olmaz
26 Haziran 2014 Perşembe
90 yıldır aydın-iktidar ilişkisinde değişen bir şey yok
25 Haziran 2014 Çarşamba
Dur yolcu! Çanakkale’de sanat var
24 Haziran 2014 Salı
Hilmi Yavuz’dan şiirler dinleyeceksiniz!
23 Haziran 2014 Pazartesi
Ötüken’in yarım asırlık uzun hikâyesi
20 Haziran 2014 Cuma
Senin aşkın hangi renk?
Bu yaziyi okudugunuzda "cizimlerle iyice kafayi yedi" diceksiniz heralde. Ama icimden resimden daha cok yazi yazmak geliyor bu ara. Aslinda bu yaziyi aklima Cizim Ögretmeni olan arkadasim, renkler hakkinda konustugumuzda getirdi. Ben "her insan renkleri ayni algiliyor mu acaba?" gibi birsey sordum, oda "onu bunu bilmem ama bence askin rengi kahverengidir" dedi. Neden diye sordugumda "Kahverengi agirdir, öyle her renge uyum saglamaz, yine kendine yakin kahve tonlariyla birliktedir. Ask birlikteliktir, benzerliktir, ayni seyleri ayni duygulari hissetmektir." diye cevap verdi, bir anda siir okuyor sandim :)
Neyse gelelim konuya: Onsuz yasayamam dediginiz biri var mi hayatinizda? Onsuz olmaz, olamaz, sırılsıklam asık oldugunuz biri? Cevabiniz "evet" se, nekadar sansli oldugunuzu diyecegimi düsüniyosunuzdur heralde, ama yaniliyorsunuz. Sizin cok sevdiginiz, onsuz yasayamadiginiz kisi, baskasini ilgilendirmiyor bile. Neden O? Baskasida olabilirdi... ama sen kendin atildin o ask cercevesine, onun resmini kendin cizdin, gözlerini boyadin tozpembe renklerle ... Kendin büyüledin, büyülendin, pesinden kostun, ittin, kacmak istediginde hep daha fazla yakalandin, düstün, yaralandin, ve her defasinda yinede ayaga kalktin... üstelik böyle olucagini bile bile. Hic bir Insan ona bir anda asık olucak kadar mükemmel degildir, her insanin beyaz, renkli vede siyah tarafida vardir... Her zaman derim: "Ask, kendi kendimize yaptigimiz bir büyüdür", kendi kendimize cizdigimiz bir tablo... Bir Aşk tablosu nedir bilirmisin? Öyle bir tabloda aklina esdigi gibi yazip cizemezsin. Mesela hangi renkleri kullanicagina dikkat et, cünkü güzel bir tablo istiyorum diyipte, herseyi yüzüne gözüne bulastiranlari cok gördüm ben... Neyse kizlar, derin konular bunlar. Bana müsade, boyalarim beni bekliyor. Savasmaya gidiyorum, öpüyorum!
‘Türk sinemasında senaryo sorunu var’
18 Haziran 2014 Çarşamba
Hayatı da sinema gibiydi
17 Haziran 2014 Salı
Münzevinin vuslatı
16 Haziran 2014 Pazartesi
Anadolu’nun ortasından geçen Miro yolu
13 Haziran 2014 Cuma
‘Aydın’ın yüz yıllık uykusu
12 Haziran 2014 Perşembe
‘Türk sinemasının zirvesi’
Koy saki, içicez
Carsamba aksami, kisik sesle silanin sarkilari esliginde düsüncelere daliyorum. Bir insanin kendisini iyi his etmemek icin ne gibi bir nedeni olabilir? Bu soru gözüktügü gibi kolay degil, hemde hic.. Düsünceler icinde kayboluyorum. Sanirim bunu hepimiz yapiyoruz ,ara sira. Kim bilir kimler kimin yüzünden daliyor uzaklara, hayallere, düsüncelere, belkide bogulurcasina, o kadar derin.. Ya mutlu olmak icin nedenlerin? Bazen karsina okadar büyük bir mutluluk cikar ki, onu nereye saklicagini bilemezsin. Belkide böyle bir mutlulugu kendine yakistiramazsin, ne yapicagini bilemezsin, elin ayagin birbirine dolasir.. Alisik degilsin cünkü. Bazen kendinle, bitmek bilmeyen dertlerinle, hayatinla okadar mesgul olursun, öyle bir hale gelirsin ki o mutlulugu yasayamazsin. Hayatinda sanki cok büyük bir molaya ve buralardan uzaklasmaya ihtiyacin varmis gibi gelir. Bazen sadece ailenle arkadaslarinla kalip zaman gecirmek bazende sadece yanliz kalmak istersin. Bazen herseyi konusmak, birsürü seyler anlatmak, sabahlara kadar sohbet etmek ama bazende hicbirsey söylemek istemezsin. Karmasiklar icinde gecer günlerin. Icinde sanki cok fazla birikmis seyler var, ve suan onlari nereye koyucagini bilmiyorsun. Hatta sanki bir agirlikmis gibi his edersin. Konusmak istediginde bogazini dügümleyen seyler. Yada sevindiginde kendini senden alicak seyler. Iyimi kötümü artik secemiyorsun. Ama bir seyi iyi bilirsin: bu duygular artik seni kontrol altina almis, o yüzden:
"Hic durma, koy saki içicez"
11 Haziran 2014 Çarşamba
“Unutturmak ve yok etmek genlerimize kazındı”
10 Haziran 2014 Salı
Dijital korsanın önlenemez yükselişi
9 Haziran 2014 Pazartesi
Edirnekapılı ve Venezuelalı genç sanatçılar aynı sahnede
7 Haziran 2014 Cumartesi
Ben bilmem, ‘Sabit Bilir’!
6 Haziran 2014 Cuma
Benim ki şekersiz, lütfen!
Yine en zor derslerimden birisinde oturuyorum. Kalip cikarma. Yan masada oturan arkadasima soruyorum "Psstt. heey! Neyi yapmaliyiz dedi ögretmen?" Oooff... ah bir saniye.. tamam, sanirim birazdan hal edicem...evet, ..ooofff! Olmuyor iste, canim cikiyor ama bu lanet olasi kalip bi türlü cikmiyor! Basimi kaldirip etrafa bakiyorum, herkes dersi cok anliyormus gibi dinliyor. "hmm tabi, külahima anlatin siz onu, aslinda kimsenin anladigi bir sey yok!" diyip, toalte bir kacis yapiyorum. Koridorda derin bi nefes aliyorum. "Bu nasil bir ders! Kizim sen bütün bu tantanayi ne icin yapiyorsun" diyorum... "birak, topla pilini pirtini git buradan, bosver modayi. Kitablar oku mesela, sonra siirler yaz, kafani dinle, bu ne böyle ya. kalip mis. baslicam ben simdi kalibiniza... En iyisi elini yüzünü yikamak, belki biraz kendime gelip daha iyi konsantre olabilirim, evet evet kesinlikle."Muslugu aciyorum, buz gibi su... cok iyi geliyor, zaten icerde bunaltidan patlamak üzereydim! Ellerimi kuruladikdan sonra, aynanin önünde durup kendimi izliyorum. "yok ya, ne siiri" diyorum, "sair olmak benim tipim degil. Ben en iyisi stil danismani olayim."Stil danismani eglenceli birsey bence cünkü. Hem kulaga hos geliyor, "Stil danismani. Stil hakkinda bilgilenmek istiyorsaniz bana danisin." Ay sanki ne yapiyor, alt üste kiyafet secicek. Iste tam bana göre bir is. Kizlara gardrob düzenlemesi yaparim. Ardindan kahve icip stil hakkinda tüyolar veririm, no-go lari ve olmazsa olmazlari sayarim. Olmadi, belki biri gelip beni alir, torpilden moda tasarimci yapar. Ne üniye gerek kalir nede bu sinavlara, nede kalip cikarmaya. Bakarsin bunlari yazarken bi köse yazari olup cikarim, kitablarim satis rekoru kirar, ondan sonra.... .. "Ay ne sacmaliyorum ben yine! Kizim kendine gel!" Iyice oyalandim yine, cabuk derse girmem lazim!
Oturiyorum yine masama, ögretmen biraktigim gibi, hala konusuyor. Herkes deli gibi dersi dinliyor. Bu dersde oturdugumda, hep iki sey geliyor aklima:
Birincisi: Her isde bir zorlugun var oldugu. Ne yazik ki en güzel islerde bile..
Ikinciside: Allahim ben bu sinavi nasil gecicem???Bir anda gercekleri daha net görüyorum: Bazi seylerin degerini bilmemiz icin, cok ugrasmamiz gerekiyor sanirim. Hak etmeden birseyi elde etmek mutlu etmiyor. Orta şekerli olan hic birsey sevmiyorum ben mesela. Ya tam ya hic. Ben kahveyi sade icmeyi severim. Simsiyah. Bazi seylerin tadi güzel oldugu halde aci. Ama o aci nedense insanin hosuna gidiyor. Hayatda bir fincandaki kahveye benzer iste.
Yanimdaki arkadasim gittigimi fark edip "sen nereye kacdin yine" diye soruyor. Gülümsüyorum. "Kendime kahve almaya gidiyordum, cüzdanimi almaya unutmusum. Gelirken sana da getireyim, sen kahveni nasil icersin?" , "Sade tabi ki. Yoksa bu ders baska türlü cekilmez. Bosver simdi kahveyi, birazdan beraber almaya gideriz, sunuda yazalim ... "
Sanirim hakliydi, bu ders cekilmezdi ama cekilmesi gerekti... Neyse ben Stil danismanligi yinede aklimda tutayim, olur mu olur. Ne olur, ne olmaz yani. Ha unutmadan: Siz sakin benim gibi birini örnek alayim demeyin, öpüldünüz!