28 Haziran 2014 Cumartesi

Ne çok sesimiz var!

İstanbul Modern, kuruluşunun 10. yılında Türkiye’de görsel ve işitsel sanatlar arasındaki etkileşimin izlerini süren bir sergiyle kapılarını sanatseverlere açtı. Önceki akşam açılışı gerçekleştirilen “Çok Sesli” başlıklı sergi, 17 sanatçının eserlerinden oluşuyor.İstanbul Modern, 10. yılına özel “Çok Sesli: Türkiye’de Görsel Sanatlar ve Müzik” sergisiyle ilk kez görsel ve işitsel sanatlar arasındaki etkileşimin izini sürüyor. Önceki gün açılan serginin küratörlüğünü İstanbul Modern Direktörü Levent Çalıkoğlu ve İstanbul Modern Küratörü Çelenk Bafra üstleniyor ve sergide 17 sanatçının son dönem resim, video, heykel ve yerleştirmeleri bulunuyor.Disiplinlerarası projeler dizisinin devamı niteliğinde olan sergide etkileyici çalışmalar mevcut. Borga Kantürk geçmişin izinde bir düzenleme sunuyor örneğin. Kantürk’ün çalışması için ayrılan odada yerler kırmızı, yumuşak halıfleksle kaplanmış, duvarlar ise nostaljik kağıtlarla. Görüntüde sadece maddi değil, kültürel bir zenginliğin de hissedildiği bu sade, neredeyse eşyasız odada bir köşeye yerleştirilen pikaptan Türk müziği sanatçısı Müzehher Güyer’in sesi yükseliyor: Unutturamaz Seni Hiçbir Şey. Sonra anlıyoruz ki, bu şarkı 1940’lı yıllarda eşi Ekrem Güyer tarafından Müzehher Hanım’a ithafen yazılmış. Geçmişle günümüz arasında sakin bir geçiş yapılan odadan Vahit Tuna’nın dikkat çeken çalışmasına çıkılıyor. Yerde duran kum yığının üstünde bir erkek maskotu ve karşısında büyük boyutta bir hoparlör. “Sunshine” isimli bu çalışmada bireylerin gün doğumunun güzelliğini izlemek yerine iktidarın sesle kurduğu baskı altında nasıl ezildiği vurgulanıyor. Dikkat çeken bir diğer çalışma ise Ferhat Özgür’ün “I Can Sing” (Şarkı Söyleyebilirim) adlı videosu. Gelenek ile modernizm arasında sıkışıp kalmış insanların başkaldırısı olarak nitelendirilebilecek videoda başörtülü bir kadın, başka dilde bir şarkıyı özgürce söylüyor.27 Kasım’a kadar ziyarete açık kalacak olan sergi, İstanbul Modern Süreli Sergiler Salonu’nda yer alıyor. Sergide eserlerine yer verilen diğer sanatçılar ise “Session” (Üçlü Taksim) isimli video yerleştirmesiyle Nevin Aladağ, “Tinica” adlı videosuyla Fikret Atay, müzik üzerine yaptığı resimler ve aryasıyla Semiha Berksoy, kültür ve kimlik kavramlarını irdelediği “Üzgünüm Leyla” ve “Arzunun Yakınlığı’’ adlı sesli yerleştirmesiyle Hüseyin Çağlayan, “Quintet Without Borders” (Sınır Tanımayan Beşli) adlı video yerleştirmesiyle Ergin Çavuşoğlu, “Mavi Senfoni” ile Burhan Doğançay, “Sahil Sahnesi Sesi” ile Cevdet Erek, “To Die For” (Uğruna Ölmek) adlı video ile Servet Koçyiğit, “Prelüd” isimli yerleştirme ile Füsun Onur, “sessiz seslerin birlikteliğini” bir araya getiren çalışmasıyla Sarkis, “Bir Şiir İçin Performans” adlı videosuyla Erinç Seymen, “Underscene Project” ile Merve Şendil, “Deniz Üzerinde Balonlar” ile Hale Tenger ve duvara dokunan bir elin ses çıkarabilme ihtimalini duyumsatan bir video, “True Blue (Left)” ile :mentalKLINIK.Farklı bir ‘repertuar’Sergi salonunun girişine yerleştirilen “Repertuar” isimli çalışma ise Türkiye’de görsel sanatların müzikle kesişme noktalarına dair bir izlek taşıyor. Osmanlı dönemi hattatlarından Ahmet Karahisari’nin karalama çalışmasıyla açılan “Repertuar”, Batılılaşma ile birlikte gelen kültürel değişim ve dönüşümleri inceliyor. Osmanlı’nın son döneminden 80’li yıllara uzanan bu uzun süreci Hoca Ali Rıza, Osman Hamdi Bey, Abdülmecid Efendi, Müfide Kadri, Hamit Görele, Aliye Berger Mahmut Cüda, Nuri İyem, Cevat Dereli, Burhan Uygur, Fikret Mualla, Abidin Dino, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Eren Eyüboğlu, Avni Arbaş, Erol Akyavaş, Yüksel Arslan, Ara Güler, Turhan Selçuk, Aşık Veysel, Neyzen Tevfik ve Barış Manço gibi isimleri anarak ülkenin sosyokültürel değişim tarihine bir ayna tutuyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder