17 Nisan 2015 Cuma

Bir evlilikten manzaralar

Charlie McDowell’ın yönettiği Tek Aşkım/The One I Love, türler arasında incelikle gezinen anlatımı ve oyuncu performanslarıyla öne çıkıyor. Usta oyuncu Malcolm McDowell’ın oğlu, ilk filminde cesur bir iş çıkarıyor. Evlilik terapisi temasından yola çıkan film, farklı türlere açık bir evren oluşturma konusunda şaşırtıcı bir beceriye sahip.

Hayat, düzen ve monoton kelimelerinin arasındaki nüanslarda, gel-gitlerde saklı. Kimse yeknesak, sıradan bir hayatı istemezken, bir yandan da her dilde, “Düzenli bir hayatım olsun” temennisi… Tam da insana yaraşır bir muamma; hem şarabı içeyim hem başım dönmesin! Düzene duyulan ihtiyaç ve tekdüzelikle mücadele, evliliğin kaba bir özeti… İnsanın görece düzensiz, dağınık hayatını bir düzene sokan dönüşümlerin başında gelen evlilik, heybesinde monotonlukla birlikte gelir. Sonra o ezeli çelişki; sıradanlığın getirdiği rehavet ile heyecan ve başka dünyalar özlemenin birbirini aşındırıp durması… Böyle bir şeydir evlilik.

Bu yaman çelişkiye sinemanın kayıtsız kalması düşünülemezdi. Sinema tarihinin köşe başları, kendi başına tür oluşturabilecek sayıda ve nitelikte ‘evlilik filmleri’yle çevrili. Bergman’ın Bir Evlilikten Manzaralar’ı, Rossellini’nin İtalya’ya Yolculuk’u, Woody Allen’ın Annie Hall’u ilk elden akla gelenler. Tek Aşkım / The One I Love, bu halkaya eklenecek kadar üst düzey bir yapım olmasa da türler arasında incelikle gezinen anlatımı, atmosfer oluşturmadaki başarısı ve oyuncularıyla dikkat çekiyor.

Boşanmanın eşiğine gelmiş Ethan (Mark Duplass) ve Sophie (Elisabeth Moss), gittikleri evlilik terapistinden ilginç bir teklif alır. Terapistleri, evliliklerine şans tanımaları için baş başa geçirecekleri bir hafta sonu tatili ayarlar onlara. Şehirden uzak, doğayla iç içe, güzel bir kır evine giderler. Bekledikleri gibi romantik ve eğlenceli başlayan hafta sonu kaçamağı, giderek ilginç bir hal alır. Kaldıkları evin misafir kulübesinde kendilerinin birebir aynısı olan bir adam ve kadın ile karşılaşırlar. Ancak bu ‘ikinci’ Ethan ve Sophie, asıllarından çok daha iyi, nazik, anlayışlı ve bir ömür geçirilesidir. Evliliklerini kurtarmaya çalışan Ethan ve Sophie, kanlı canlı karşılarında duran ‘ideal’ halleriyle imtihan oldukça olaylar çığırından çıkar…

Usta oyuncu Malcolm McDowell’ın oğlu, yönetmen Charlie McDowell, ilk filminde cesur bir iş çıkarıyor. Evlilik terapisi temasından yola çıkan hikâyede farklı türlere açık bir evren oluşturma konusunda şaşırtıcı bir beceriye sahip. Genç yönetmen, Amerikan bağımsız sinemasında, son birkaç yıldır da Girl dizisi vesilesiyle televizyonda revaçta olan mumblecore (az mekanda, az karakter ile gündelik diyalogların ve doğaçlamaların olduğu, sıradan ve doğal öykülere sahip bağımsız filmler) alt türünü ana türler ile etkileşime sokmayı başarıyor. Romantik koldan ilerleyen bir evlilik terapisi olmaya elverişli hikâye, bildik ama lezzetli sürprizler sayesinde gerilim ve bilim-kurgu evreniyle kesişiyor. Paralel evren teması ve karakterlerin şüpheye düşmesi, romantik komedi örgüsünü bir anda tekinsiz bir bilim-kurguya çeviriyor. Finaldeki belirsizlik ve daha da derinleşen şüphe, filme devam kapısı bile aralayabilir.

BENDEN ÖTE BENDEN ZİYADE

Dostoyevski’nin Öteki’sine kadar uzanan alt benlik, iç dünyamızın karşımızda tecessüm etmesi, Tek Aşkım’ın motifi. Başlarda eğlenceli bir oyun olarak kullanılan ‘öteki’, bir süre sonra gerilimin ana malzemesine dönüşüyor. Gerçek ile sanalın, asıl ile kopyanın birbirine karışması, hatta birbirinin yerini alması, günümüz dünyası, özellikle de yaşadığımız topraklar açısından tanıdık bir mesele. Bu açıdan, filmi izleyecekler evlilik, kadın-erkek beklentileri ve kişisel özdeşlemelerden ayrı olarak toplumsal çağrışımlar da yakalayabilir. Hikâyenin sürprizli, değişken yapısı ve yönetmenlik dokunuşları bir yana, Tek Aşkım’ın en büyük kozu oyuncu performansları. Bağımsız film sektörünün öne çıkan yapımcılarından Duplass Kardeşler’in Mark’ı, -Fitzgerald’ın deyişiyle- “az önce birini öldürmüş gibi” tekinsiz, şüpheci yüzü ve bakışlarıyla Ethan karakteri için biçilmiş kaftan. Üstelik gözlüklü hali fena halde Orhan Pamuk’u andırıyor, neredeyse o! Mad Men dizisiyle parlayan Elisabeth Moss ise özellikle ikinci benliğinde filmin ihtiyacı olan dişil gerilimi perdeye başarıyla yansıtıyor. Sözün özü, Tek Aşkım, farklı türlere açık yapısı, gerilim ile mizahı buluşturmadaki şaşırtıcı becerisi ve oyuncu performanslarıyla adından söz ettiren bir film.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder